Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Yüzümüze Kapanan Kapılar ve Selamını Kesenler

         Hafta içinde iki olay yaşadım bunları siz değerli okuyucularımla paylaşmak, aslında biraz da dertleşmek istiyorum. Genç bir kardeşiniz olarak, şehrin görünen ve görünmeyen sorunlarını bu köşeden çok açık, seçik şekilde keskin bir dille gündeme getirmeye çalıştım, çalışacağım da. Bunu en iyi siz bilirsiniz, bu köşeyi hiçbir zaman şahsi çıkarlarım ve kişisel bir davam için kullanmadım, kullanmayacağım da. Kitabına uymaya çalıştığım inanç ve aldığım terbiye bana böyle birşeyi aklımdan geçirmemem gerektiğini şükür ki işlemiş. Eğer böyle bir hataya düşersem şunu çok iyi biliyorum; şehirde mevki, makam için, para için herşeyi yapan, itibarı beş para etmeyen sıradan bir adam olacağım.          Bildiğim bu doğrular ve aldığım terbiye ile genç yaşta Anadolunun güzel şehri Erzurumdan çıkıp geldiğim ikinci memleketim olan bu şehirde alnımın teri, bileğimin hakkıyla evladımın rızkı için dur durak bilmeden çaba sarfediyorum.          Yazdığım yazılardan dolayı,  numarası rehberimde kayıtlı olmayan onlarca tehdit mesajı, onlarca mail alıyorum. Korkuyor muyum evet hem de çok, korkum bilmeden de olsa yazıma konu olanların hakkına girmektir. Yoksa seni takip ediyoruz diyen tanımadığım seslere karşılık hiç düşünmeden söylediğim tek bir şey var; benim arkam çok kuvvetli, arkamda Allah var, ondan başka kimseye ihtiyacım yok...          Siyasi partilerin temsilcileri, kurum amirleri, valiler, belediye başkanları, mahallenin esnafları...Beni bu saydıklarım içinde çok seven de var, çok sevmeyen de...Sevmeleri için de birşey yapmıyorum, sevmemeleri için de, bunu bu köşeyi takip edenler çok iyi bilir.           Geleyim beni üzen olayların ilkine; şehrimizin belediye başkanı Ülgür Gökhana olan muhabbetimi en iyi kendisi bilir. Belki kendisine oy veren iki kişiden birisi ben değilimdir ama hiçbir zaman ne şahsına, ne makamına olmaması gereken bir saygısızlıkta bulunmamışımdır, bulunamam da. Benim ne bu şehrin belediyesiyle, ne de belediye başkanıyla bir kavgam olamaz, olmayacaktır da... Öncelikle kendisi benim büyüğümdür evet zaman zaman eleştirdiğim, hatta çok sert eleştirdiğim olmuş mudur, olmuştur... Bunu da çoğu zaman mazur görmüş, “delikanlılığımıza” vermiştir. Yanlış gördüğüm, yanlış yorumladığım noktalar da ise “kerem kardeşim, sen buraya bir de bu gözle bak diye beni uyarmıştır.” Sayın Başkanın makamına şimdiye kadar 2 defa gitmişimdir. Ne yalovada oturup yemek yemişliğimiz var ne de böyle bir beklentim. Ama geçtiğimiz hafta yaşadığım bir mağduriyetten ötürü kapısını çalmak istedim. Hatta talebimi bayramdan önce iletmiştim, ama araya bayram girdi, meclis toplantısı derken bir de son yazdığım yazılar da eklenince, Sevil Hanımda ses tonundan anladığım kadarıyla  biraz da arada kalmışçasına; “Kerem Bey başkanımız sizinle çok önemli değilse görüşmek istemiyor, son yazdığınız yazıdan dolayı kırılmış, bizim Keremle ayrı bir hukukumuz vardı” dedi. Ben de; “haklıdır, ne yapayım, aradan biraz zaman geçsin, talebimizi yine iletiriz” dedim. Yaşadığım bu olay beni gerçekten üzdü, zerre şahsi menfaat düşünmeden, bu şehrin menfaatleri için yazdıklarımızdan dolayı, daha önce onlarca kez yaşadığım gibi kapılar işte böyle kapanır üstüme... Kapayı kapatandan da, açandan da Allah razı olsun...             Geleyim ben üzen olayların ikincisine; Şahsıma “bu bizim oğlan, bizden”, diyenlerin hakaret ettikleri kadar kimse hakaret etmemiştir, onların kırdıkları kadar da kimse kırmamıştır. Hatta hep derim Ülgür Gökhanı eleştirdiğim kadar sizleri eleştirsem adam tutar vurdurtursunuz beni...şakası bir yana ama gerçekten “bizim” arkadaşların eleştiriye tahammülleri yok, daha önce onlarca kez yaşadım. En son yaşadığımı anlatırsam mesele anlaşılabilir olacak. “İl Genel Meclis Üyelerimizin hiçbiri oturduğu koltuğu hak etmiyor” başlığıyla bir yazı kaleme aldım hafta içinde www.canakkaledegisim.com adresinden yazıya ulaşabilirsiniz. Vay efendim bu yazıyı yazan sen misin diyen, sözüm ona “dostlarımız” yazıdaki eleştirilerden ve eleştirenden Allah razı olsun diyecek yerde, “Allahın selamını kestiler”  Oysa ki yazıdaki eleştirilerim tüm meclis üyelerimizeydi. “Kerem kardeşim, doğru diyorsun biz bu söylediklerini gözden kaçırdık”, demesi gerekenlerin neler neler söylediler, hepsi geldi kulağıma. Öyle ki birileri AK Çanakkale facebook hesabını “hacklemişler” oradan bana küfre varan hakaretler etmişler, uyarmak için aradığım yetkililer telefonlarıma bile cevap vermediler, mesaj attım “abi,  bu mudur bize yakışan?” dedikten sonra da yazılanların bizimle alakası yok, hacklendik ama geri aldık diye açıklama yapmışlar. O hakaretleri edenler, parti içinden, bunu herkes çok iyi biliyor. Şimdi ben “bir facebook hesabına bile sahip çıkamıyorsunuz” desem, yine küserler, demiyorum ama an azından bir telefon açıp “Kerem kardeş hakkını helal et” demelerini beklerdim, hakka, hukuka önem verdiğini bildiğim insanların...Ne diyeyim canınız sağolsun, ben hakkımı sizlere peşinen helal ediyorum...
Ekleme Tarihi: 18 Ekim 2014 - Cumartesi

Yüzümüze Kapanan Kapılar ve Selamını Kesenler

         Hafta içinde iki olay yaşadım bunları siz değerli okuyucularımla paylaşmak, aslında biraz da dertleşmek istiyorum. Genç bir kardeşiniz olarak, şehrin görünen ve görünmeyen sorunlarını bu köşeden çok açık, seçik şekilde keskin bir dille gündeme getirmeye çalıştım, çalışacağım da. Bunu en iyi siz bilirsiniz, bu köşeyi hiçbir zaman şahsi çıkarlarım ve kişisel bir davam için kullanmadım, kullanmayacağım da. Kitabına uymaya çalıştığım inanç ve aldığım terbiye bana böyle birşeyi aklımdan geçirmemem gerektiğini şükür ki işlemiş. Eğer böyle bir hataya düşersem şunu çok iyi biliyorum; şehirde mevki, makam için, para için herşeyi yapan, itibarı beş para etmeyen sıradan bir adam olacağım.

         Bildiğim bu doğrular ve aldığım terbiye ile genç yaşta Anadolunun güzel şehri Erzurumdan çıkıp geldiğim ikinci memleketim olan bu şehirde alnımın teri, bileğimin hakkıyla evladımın rızkı için dur durak bilmeden çaba sarfediyorum.

         Yazdığım yazılardan dolayı,  numarası rehberimde kayıtlı olmayan onlarca tehdit mesajı, onlarca mail alıyorum. Korkuyor muyum evet hem de çok, korkum bilmeden de olsa yazıma konu olanların hakkına girmektir. Yoksa seni takip ediyoruz diyen tanımadığım seslere karşılık hiç düşünmeden söylediğim tek bir şey var; benim arkam çok kuvvetli, arkamda Allah var, ondan başka kimseye ihtiyacım yok...

         Siyasi partilerin temsilcileri, kurum amirleri, valiler, belediye başkanları, mahallenin esnafları...Beni bu saydıklarım içinde çok seven de var, çok sevmeyen de...Sevmeleri için de birşey yapmıyorum, sevmemeleri için de, bunu bu köşeyi takip edenler çok iyi bilir.

          Geleyim beni üzen olayların ilkine; şehrimizin belediye başkanı Ülgür Gökhana olan muhabbetimi en iyi kendisi bilir. Belki kendisine oy veren iki kişiden birisi ben değilimdir ama hiçbir zaman ne şahsına, ne makamına olmaması gereken bir saygısızlıkta bulunmamışımdır, bulunamam da. Benim ne bu şehrin belediyesiyle, ne de belediye başkanıyla bir kavgam olamaz, olmayacaktır da... Öncelikle kendisi benim büyüğümdür evet zaman zaman eleştirdiğim, hatta çok sert eleştirdiğim olmuş mudur, olmuştur... Bunu da çoğu zaman mazur görmüş, “delikanlılığımıza” vermiştir. Yanlış gördüğüm, yanlış yorumladığım noktalar da ise “kerem kardeşim, sen buraya bir de bu gözle bak diye beni uyarmıştır.” Sayın Başkanın makamına şimdiye kadar 2 defa gitmişimdir. Ne yalovada oturup yemek yemişliğimiz var ne de böyle bir beklentim. Ama geçtiğimiz hafta yaşadığım bir mağduriyetten ötürü kapısını çalmak istedim. Hatta talebimi bayramdan önce iletmiştim, ama araya bayram girdi, meclis toplantısı derken bir de son yazdığım yazılar da eklenince, Sevil Hanımda ses tonundan anladığım kadarıyla  biraz da arada kalmışçasına; “Kerem Bey başkanımız sizinle çok önemli değilse görüşmek istemiyor, son yazdığınız yazıdan dolayı kırılmış, bizim Keremle ayrı bir hukukumuz vardı” dedi. Ben de; “haklıdır, ne yapayım, aradan biraz zaman geçsin, talebimizi yine iletiriz” dedim. Yaşadığım bu olay beni gerçekten üzdü, zerre şahsi menfaat düşünmeden, bu şehrin menfaatleri için yazdıklarımızdan dolayı, daha önce onlarca kez yaşadığım gibi kapılar işte böyle kapanır üstüme... Kapayı kapatandan da, açandan da Allah razı olsun...

            Geleyim ben üzen olayların ikincisine; Şahsıma “bu bizim oğlan, bizden”, diyenlerin hakaret ettikleri kadar kimse hakaret etmemiştir, onların kırdıkları kadar da kimse kırmamıştır. Hatta hep derim Ülgür Gökhanı eleştirdiğim kadar sizleri eleştirsem adam tutar vurdurtursunuz beni...şakası bir yana ama gerçekten “bizim” arkadaşların eleştiriye tahammülleri yok, daha önce onlarca kez yaşadım. En son yaşadığımı anlatırsam mesele anlaşılabilir olacak. “İl Genel Meclis Üyelerimizin hiçbiri oturduğu koltuğu hak etmiyor” başlığıyla bir yazı kaleme aldım hafta içinde www.canakkaledegisim.com adresinden yazıya ulaşabilirsiniz. Vay efendim bu yazıyı yazan sen misin diyen, sözüm ona “dostlarımız” yazıdaki eleştirilerden ve eleştirenden Allah razı olsun diyecek yerde, “Allahın selamını kestiler”  Oysa ki yazıdaki eleştirilerim tüm meclis üyelerimizeydi. “Kerem kardeşim, doğru diyorsun biz bu söylediklerini gözden kaçırdık”, demesi gerekenlerin neler neler söylediler, hepsi geldi kulağıma. Öyle ki birileri AK Çanakkale facebook hesabını “hacklemişler” oradan bana küfre varan hakaretler etmişler, uyarmak için aradığım yetkililer telefonlarıma bile cevap vermediler, mesaj attım “abi,  bu mudur bize yakışan?” dedikten sonra da yazılanların bizimle alakası yok, hacklendik ama geri aldık diye açıklama yapmışlar. O hakaretleri edenler, parti içinden, bunu herkes çok iyi biliyor. Şimdi ben “bir facebook hesabına bile sahip çıkamıyorsunuz” desem, yine küserler, demiyorum ama an azından bir telefon açıp “Kerem kardeş hakkını helal et” demelerini beklerdim, hakka, hukuka önem verdiğini bildiğim insanların...Ne diyeyim canınız sağolsun, ben hakkımı sizlere peşinen helal ediyorum...

Yazıya ifade bırak !