Çin'in Vuhan kentinde Aralık ayı sonunda ortaya çıkan koronavirüs salgını tüm dünyada etkisini göstermeye devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü Covid-19 salgınının “bugüne kadar görülen en ciddi ve kötü sağlık krizi” olduğunu duyurdu. Temmuz ayının sonuna yaklaşılırken dünyada koronavirüs vaka sayısı 16,2 milyonu, Covid-19 kaynaklı can kaybı ise 648 bini aştı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Cuma günü koronavirüs vaka sayısının 285 bine yakın artış kaydettiğini ve bunun bugüne dek kayıtlara geçen en yüksek artış olduğunu, en fazla vaka artışının ise ABD, Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika'da görüldüğünü açıkladı.
Virüs tekrar hızla yayılmaya başladığı için dünya çapında pek çok yerde yeniden karantina uygulamaları gündeme geldi. Bu ekonomiye ve insanlara zarar veriyor. Sorumluluğu hep beraber üstlenmezsek, gevşemeyi unutabiliriz. Bir kez daha sokağa çıkma kısıtlaması getirilecek, üstelik hareket özgürlüğümüz daha da kısıtlanacak olursa birinci dalgada tanık olmadığımız ve henüz geri ödenmemiş destek önlemleriyle engellenmiş bir kriz yaşayacağız demektir. ... Çaresizliğin cesaretiyle yeniden işe koyulan birçok şirket, esnafa işte o zaman batma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Uluslararası alanda İsveç, ABD, Büyük Britanya ya da Brezilya gibi ülkeler, pandemi karşısında rahat davrandı ve bunun faturasını ödemek zorunda kaldı. Yumuşak müdahaleler, musibetlerin süresini uzatır. Önümüz bayram çok dikkat etmeliyiz, tamda bu yüzden içinde bulunduğumuz durumun ciddiyetini ne kadar vurgulasak azdır. Birinci dalgayı frenlemek için elimizdeki olanakları sonuna kadar kullandık. Daha büyük bir ikinci dalga gelirse çok büyük sıkıntılar yaşamamız olası. Virüsle mücadele tüm sorumluluğu resmi makamlara bırakamayız, kendimiz de yurttaşlık görevlerimizi yerine getirmeliyiz.
İş bu denli ciddi boyutlara ulaşmışken halen daha maske takma sorumluluğunu yerine getirmeyenler nasıl bir vebalin altına giriyorlar farkındalar mı acaba! Maske, trafik ışığı kadar önemli! Trafik kurallarına uyduğumda sapasağlam hedefime ulaşma olasılığım çok yüksek. Ama trafik düzeni birilerinin uydurmasıdır, trafik lambaları özgürlüğümü kısıtlıyor, trafik çizgileri işkence gibi, diye düşünüp bunlara uymazsam, benim de adım büyük bir olasılıkla ölüm listesine girer. Aynı şey Koronavirüs için de geçerli: Maske, trafik lambasıdır, mesafe ise, trafik çizgileri. Trafikte sana öncelik tanımam, senin de benim de sapasağlam eve gitmem demektir.
Son olarak “Korona yeni bir kentsel yaşamın hazırlayıcısı mı?” sorusuyla bitirmek isterim. Covid-19 Avrupa kentlerinin çehresini değiştirdi. Bugün Korona yüzünden toplu taşımadan kaçınanlar, Korona sonrasında da bisiklet ya da elektrikli bisiklet kullanmayı sürdürecek. Koronavirüs, otomobilsiz kent merkezlerinin katalizörü oluyor. Araçlar arasındaki mesafeye uymak için otomobil, bisiklet ve yaya yolları genişletiliyor. Viyana ve Berlin'de yaya öncelikli yollar, insanların buluştuğu yerlere dönüştü. New York, Vancouver, Meksiko ve Budapeşte yaya ve bisiklet trafiğini gözetip otomobilsiz ara sokaklar uygulamasını getirdi. ... Böylece Korona, kentlerde mobilite için paradigmaları değiştiriyor. Örneklerden yola çıkarak yerel yönetimler bu krizi en azından bu yönüyle fırsata çevirebilirler. Çanakkale için bir dönem Bülent Engin yönetimindeki Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası tarafından gündeme getirilen Değirmenlik Sokağın yayalaştırılması projesi şu günlerde yeniden değerlendirilebilir…