Marmara depremi; deprem kırsalda olur yanılgısına sahip toplumun tam can evinde oldu. Sanayileşmenin, ekonominin, nüfus yoğunluğunun en yoğun olduğu yer. Hâlâ kulaklarımızda çınlıyor: “Sesimi duyan var mı?” çığlıkları. Bugün 17 bin 480 vatandaşın hayatını kaybettiği, 23 bin 781 vatandaşın yaralandığı ve dünyanın asrın felaketi olarak tanımladığı 17 Ağustos Marmara depreminin 21. Yılı. Ölenlere Allah'tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum.
Devletimiz aradan geçen 21 yılda olası depremlerle ilgili çok şey yaptı. Örneğin Elazığ’da, oldukça şiddetli bir deprem olmasına rağmen görebildiğimiz kadarıyla herhangi bir kamu binası yerle bir olmadı. Gerçekten de Türkiye’de hem devlet hem belediyeler hem de sivil toplum örgütleri, devletin günlerce ortada görünmediği, insanları enkazın altından başka ülkelerin kurtarma ekiplerinin kurtardığı 99 depremine göre büyük bir mesafe aldığına şahitlik ettik. Hemen yanı başımızda bugün yarın teslim edilecek Ayvacık Deprem Konutları deprem, yenilenen okullar, hastaneler, spor salonları ve sair kamu binaları gayet iyi bir sınav verdiler, bu durum vergilerimizin nereye gittiği hakkında bir fikir verebilir bize.Bakın Çanakkale özelinde 50’nin üzerinde okul binası yenilendi, hastane binaları yıkıldı yerine yenileri yapıldı.
Bir yanda bu denli büyük dersler çıkarmış ve buna göre tüm kurumlarını neredeyse yeniden yapılandırmış AFAD gibi bir kurum inşa etmiş devlet, diğer yanda halen daha insanların altında kalarak öldüğü binalarla dolu bir ülkede bu binalara resmiyet kazandıran imar afları çıkarıyor! Bunu anlamak mümkün, mazur görmek mümkün değil…
Deprem sonrası eğer hayattaysanız, barınmak için ve hayatta kalabilmek için güvenli bir yere ihtiyacınız olacak: Belki bir gün için, belki aylarca kalmak için. Peki devasa bir şantiyede yaşıyormuş gibi her tarafın inşaat olduğu 30 binin üzerinde insanın yaşadığı araba park etmeye dahi yer bulunamayan Barbaros Mahallesinde, 15 binin üzerinden insanın yaşadığı Kepez merkezde böyle toplanma yerleri var mı?
Bu soruları sormak, acı üzerinden siyaset yapmak, birlik ve beraberliği bozmak değil, bir sonraki depremin, potansiyel olarak hepimizin adayı olduğu mağdurlarıyla dayanışmak, onların yaşam hakkını savunmak demek. Bu soruların güncel ve gündem olabildiği yegâne zamanlar yeni bir depremin hemen sonrası ya da bu şekilde ki yıl dönümleri. Çünkü yarın deprem yine gündemden düşecek ve kimse her an bizi bekleyen bu tehlike üzerine konuşmayacak.