Çanakkale daha önce çok da alışık olmadığı polemiklere sahne oluyor. Bu polemikler Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ile Çanakkale AK Parti ekibi arasında yaşanıyor. Aslında daha öncede buna benzer polemikler yaşanıyordu fakat bu polemikler en fazla iki perdede neticeye varıyordu. Şimdilerde ise yaşanan polemikler adeta arkası yarın “tadında.” Bundan böylede bu tarz polemikleri bu şehir sıkça yaşayacak, çünkü Çanakkale siyasetinde artık AK Parti Çanakkale Milletvekili Bülent Turan var ve Turanın tek işi siyaset...
Aslında gündemi meşgul eden bu polemiklere girme niyetim yoktu ama siz değerli okuyucularımdan gelen “Kerem kardeş bu konuda neden sessizsin?” sorularına bir cevap olsun diye bir iki şey söylemek istedim. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki vatandaşın gündemiyle şehrin yöneticilerinin, şehri temsil edenlerin gündemi çok farklı, o yüzden beki de burada yazacaklarım vatandaşı çok da ilgilendirmiyor...
Gelelim şu meşhur pilav meselesine, pilav meselesi Belediye Başkanı Ülgür Gökhanın canını epey sıktı, siyaset böyle bir şey bazen iyi niyetli olsanız da yaptığınız eylemlerin sonuçları çok can sıkabiliyor. Bunu en iyi anlaması gerekenler ise şimdilerde Gökhanı en sert şekilde eleştiren AK Partili kardeşlerimdir. Bakınız çok değil daha bir kaç yıl önce 2009 yılında, daha sonrasında “bir yol kazası” denilerek, hatırlanmak istenmeyen Haburda yaşananları bir hatırlayın. O gün orada bir “festival, şölen” vardı sanki... Dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Haburdan Türkiyeye giren PKKlıların serbest bırakılması konusunda şu değerlendirmeleri yapmıştı: “Habur Sınır Kapısında yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiyede bir şeyler oluyor, iyi, güzel şeyler oluyor. Umut verici gelişmeler oluyor... 34 kişi sınırı geçti yasalarımız çerçevesinde bırakıldı. Bunu son derece olumlu ve sevindirici bir gelişme olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum. Bazı medya grupları bu sürecin İmralıdan yönetildiği mahiyetinde ifadeler kullanıyorlar. Adama sorarlar, acaba 11-12 yıldır orada değil miydi? Niçin böyle bir adım atılmadı? Şu anda bu bir milli birlik, bir demokratik açılım sürecinin, bir kardeşlik projesinin gereği olarak atılmış bir adımdır...Gerek dağdakilere gerek Mahmur kampında olanlara gerek Avrupada olanlara, çağrımı yineliyorum; vakit yitirmeden ülkelerine dönmelerini tavsiye ediyorum.” Meşhur “Habur” olayını hatırladınız sanırım bu yeterli gelecektir. Gelmez ise seçimden hemen önce mart ayındaki HPD ile varılan Dolmabahçe mutabakatını ve verilen fotoğrafı da hatırlayın. AK Parti bu adımları attığında silahlar, bombalar bu şekilde patlamıyordu, Başkan Gökhan pilavı dağıtırken de HDP hem dağda, hem mecliste var olmaya çalışmıyordu. Eleştiriler yapılırken o günün şartlarıyla, bugünü karıştırmamak gerek karıştırılırsa ne mi olur? Ülkede “hain” olmayan siyasetçi kalmaz...
Pilav meselesinin diğer bir yönüne daha bakmak gerekiyor. Pilav meselesini Gökhana karşı kullananlar; “HDP barajı geçti diye Başkan pilav dağıtıyor” diyerek yaşanan her terör eyleminden sonra “Ülgür Gökhana vuruyorlar.” Sanki Ülgür Gökhan doğuda birçok bölgede güvenlik sağlayamadığı için oyların tamamının HDPye çıkmasına sorumlu! Aslında Gökhan HDP barajı geçti diye pilav dağıtmadı gerekçesi; CHP Çanakkalede birinci parti olduğu ve darbe anayasası ürünü olan baraj meselesinin bir parti, HDP tarafından yıkılmış olmasından duyduğu memnuniyetten ötürü pilav dağıttığını ifade ediyor.
Peki akıllara şöyle bir soru gelebilir; “Seçime Milli İttifak çatısı altında giren Büyük Birlik ve Saadet Partileri de barajı geçseydi Başkanın tavrı aynı olur muydu?” Bunu Ülgür Başkana sordum cevabı kısa ve netti; “daha öncede defalarca söyledim KESİNLİKLE EVET, ben demokrasiye ve temsil hakkına inan bir insanım keşke barajı Milli İttifakta geçseydi, o zaman da pilav dağıtırdım” bu cevaptan sonra konuyla ilgili yapılacak eleştirilerin maksatlı ve haksız eleştiriler olacağını da ayrıca belirtmek gerekir. Yani burada mesele HDPnin barajı geçmesi meselesi değildir. Bu konuda illa bir eleştiri yapılacaksa da bu eleştiri hakkına sahip olan parti MHPdir. Çünkü MHP Haburda aynı şeyi söylemişti, 7 Haziran seçimleri öncesinde de, sonrasında da...
HDP ile ilgili görüşlerimi de yeri gelmişken belirtmekte fayda var. Seçimden önce 9 Mayısta “Musluktan Kan Akıtan HDP” başlıklı yazımda da şöyle yazmıştım; “HDP bu toplumu “şaşırtmaz” bundan emin olabilirsiniz demokrasi, insan hakları, kişisel hak ve özgürlük gibi evrensel kavramları bugün dilinden düşürmeyen HDP, yarın %10 barajını aşamaması veya aşması durumda neler yapabileceğinin sinyallerini az, çok veriyor. Vanda Belediye tarafından billboardlara asılan “Önleminizi Alın” sloganıyla Musluktan Kan akıtan bir zihniyetin dilinin ne söylediğinin aslında çok da bir önemi yok. Bunların fikirleri belli, aldatabilecekleri sol seçmenle bir sıçrama yapmaya çalışıyorlar ama bu çok da mümkün değil...!”
Şimdi bu yazıdan sonra bazı dostlarım, özellikle AK Partili olanlar beni eleştirecekler. O eleştirilere peşinen cevap vereyim. Belediye Başkanı Ülgür Gökhanı savunmak gibi bir derdim, görevim yok kaldı ki kendisinin en azından bu konuda savunmaya da ihtiyacı yok... Ben sadece vicdani olarak doğruya doğru, yanlışa yanlış demenin sorumluluğu içerisinde hareket ediyorum.