Doğru yerinden kalkıncaya kadar, yalan dünyayı dolanır” demiş bizim atalarımız… “Biri kapıdan çıkarken bir yalan söylemiş, döndüğünde dönüp dolaşıp büyüyerek kulağına gelen yalanına kendi de inanmış!” Anadolu sözleri bunlar... Bu maden konusunda da tam olarak böyle oldu. İtiraf etmek gerekiyor ki çok kötü bir süreç yönetimine şahitlik ediyoruz. Madene karşı çıkanların gerekçeleri ne denli boşsa, savunan birçok kimsenin gerekçeleri de o denli boş. Bakın bir açıklamaya denk geldim adam diyor ki; “Siz göçmen kuşların sulak alanlarına, bu Geyikli, Dalyan’da görüldü, etrafına ev yaptınız. Bunun sonucunda flamingolar artık oraya konamıyorlar. Flamingoların tekrar İskandinavya’dan gelip, konaklayacakları yeri de açmış oluyorsunuz. Daha sonra o bölgede istenirse insanlar sosyal tesisler kurmak süratiyle sosyal yapı itibarıyla denizi de köylülerin ayağına getirmiş oluyorsunuz. Şunu görüyoruz ki 10 yıl sonra Çanakkale’de doğa faciası değil, doğaya çok büyük bir katkı olduğunu, göçmen kuşların bile konaklayacakları yeri açmış oluyoruz.” Madencilik bu ve benzer şekilde savunulacaksa kimse lütfen savunmasın lütfen!
Medyada Altın Madenciliği İle İlgili Çıkan Haberler Gerçeği Ne Ölçüde Yansıtıyor?
Bakın bu konuda 9 Eylül Üniversitesi bir araştırma yapmış araştırmaya göre; Medyada yer alan haberlerin gündeme getiriliş şekli ve yöntemleri dikkate alındığında, olumsuz mesajların yüzde 100'üne yakınının politik taraftan geldiği görülmüş. Yani siyasiler bu konuda bir yönüyle siyasi rant elde etmek için var güçleriyle çalışıyorlar. Olumlu mesajların %30'u şirket yetkililerinden, %70'iyse bilim çevrelerinden geldiği görülmüş. Bu araştırma sonucunda, medyanın politik amaçlı olumsuz haberlere karşın bilim çevrelerinin olumlu görüşlerini dile getirmekte aynı hassasiyeti göstermediği ortaya çıkmış. Medyada yer alan haberleri incelediğimizde, ne yazık ki çoğunun gerçeği yansıtmadığını görüyoruz. Böylece, tek yönlü mesajlarla yanlış ve maksatlı bilgilendirilmiş bir kamuoyu oluşturulmuş.Kendimizi bir an altın madenciliği yapılacak yöre halkının yerine koyarsak, bu konudaki teknik bilgilerden yoksun olacağımız için başımıza bir felaket geleceği korkusuyla yaşamamızın kaçınılmaz olduğunu görürüz.Bu çarpık işleyen iletişim sürecinde en büyük sorumluluk, yöre halkıyla sağlıklı ve doğrudan diyalog kurmayan kamu kurumlarına düşmektedir. O yörelerde yaşayan vatandaşlarımızın gazetelerde çıkan görüşleri de devletin bugüne kadar kendilerini bilgilendirmediği, konuya sahip çıkmadığı ve meydanı boş bıraktığı şeklinde olmuştur. Devletin, kendilerine güvence vermesini beklediklerini belirtmişlerdir.
Nedir Bu Sosyal Lisans Olayı?
Şu anda çok ciddi bir bilgi kirliliği yaşanıyor ve süreç bu şekilde devam ettiği takdirde hoş olmayan şeylere şahit olmamız kuvvetle muhtemel. Burada maden firmasına çok büyük görev düşüyor firma acil olarak sosyal lisans almak için çalışmalara başlamalıdır hatta geç kalmıştır. Bununla ilgili atılacak onlarca adım vardır ben burada sadece birkaç başlığa değinmek isterim. Nedir bu sosyal lisan olayı? Bir maden arama veya işletme projesine ait etkinliklerin yürütülmesi için toplumun geniş anlamda kabulüne, onayına sahip olunduğunda İşletme Sosyal Lisansını almış olur. Bir devlet dairesine gidip başvuruda bulunarak ya da basitçe bir bedel ödeyerek sosyal onayı alamazsınız. Paradan çok daha fazlası, işletme yapacağınız yerdeki toplumun gerçekten parçası olmanız gerekir.
Peki Bu Sosyal Onayın Alınması İçin Neler Yapmalı?
- Proje çalışmalarının denetimi amacıyla paydaşlarla ortaklaşa bir gözetim komitesi kurulması
- Ticari sır olmayan her türlü proje bilgisinin toplumla açıkça paylaşılması
- Planlanan ve uygulamaya konulan faaliyetler hakkında yerel toplum ve STK’lar ile doğrudan iletişim kurulması bilgi verilmesi
- Madencilik faaliyetlerinden ileri gelen herhangi bir maddi kaybın karşılanması
- Yöre halkının taleplerinin karşılanamaması nedenlerinin veya hangilerinin hangi koşullar altında karşılanabileceğinin açık yüreklilikle anlatılabilmesi
- Sosyal medyanın iletişim, diyalog ve bilgilendirmeler için kullanılması
- Proje hakkındaki gelişmeler ve etkinliklerin sosyal medya araçlarıyla paydaşlara duyurulması
- Yöre halkını pasifleştirmek veya susturmak amacıyla, toplum üzerinde hâkimiyeti olduğuna inanılan belirli kişi ve gruplara ayrıcalıklar tanınmaması ve çıkarlar dağıtılmaması
- Günü kurtarmak üzere kısa vadeli taktikler ile hareket edilmemesi
- Madenciliğin sosyal ve çevresel etkilerini en kötü hissedecek olan kadınların sesini duymak için özel çaba harcanması
Maden firması bunlardan kaçını yaptı, yaptıysa bizim haberimiz neden olmadı?
Bu konuda söyleyecek yapılacak çok şey var ama bir konuda bilgi vererek çok da uzatmadan bitirmek isterim. Ülke ekonomisinin gelişmiş dünya ekonomileriyle rekabet edebilirliği için ülke kaynaklarının değerlendirilmesi, ülke refahının artırılması açısından bir gerekliliktir. Bu konuda söz konusu proje veya madencilik faaliyeti, körü körüne karşı çıkılan ülke ekonomisinin gelişmesi, diğer gelişmiş dünya ekonomileri ile rekabet edebilir hale gelmesine ket vurulacak bir anlam veya ön düşünce yerinde olmayacaktır. Maden aramacılığı genelde büyük sermaye ve uzun bir hazırlık süresini gerektirmektedir. Bu tür yatırımlarda ayrıca risk faktörünün de yüksek olması nedeniyle yabancı sermayeli şirketler dışında, özel yerli şirketler bu yatırımı göze alamamaktadır. Kanada menşeili bir firmanın Türkiye’de madencilik yapmasını sömürgecilik olarak yorumlayanlar var ve kendi ülkelerinde böyle işler yapmadığını söylüyorlar. Külliyen yanlış bakın Fransa'da Rouez kentindeki Sarthe ma deni ve Limoges kenti Leo nard kasabasındaki Le- Bourneix madeni, İspanya'da Sevilla kentindeki Rio Tinto madeni, Yeni Zelanda'da YVaihi kasabasındaki Martha Hill madeni, Kanada'nın On tario eyaletinde Kirkland ken tindeki Macassa, Malartic ken tindeki East Malartic ve Les Terrains Aurifers, Vir- giniatown'daki Kerr Addison ile Quebec eyaletinde Val D'Or kentindeki Sigma altın madenleri yerleşim yerlerinin içerisinde veya hemen yakınındaki sayısız örneklerden bazılarıdır.