Geçtiğimiz haftalarda “Bu Mektubum Ticaret Odası ve Borsasına” başlığıyla bir yazı kaleme almış ve bazı eksikleri dile getirerek bir farkındalık yaratmaya çalışmıştım. Eleştirilerin muhatabı Ticaret Odası ve Borsası bu yazıdan sonra neler yaptığını kısaca sizlerle paylaşmak isterim.
Yazıda demiştim ki, “Zeytinyağı, sebze ve meyve konusunda çok ciddi ihracat yapıyoruz. Fakat bu ürünlerin yurtdışına ihracat edilebilmesi için bazı testlerden geçmesi gerekiyor. Bu testleri yapacağım laboratuvar yok. Zeytinyağı testleri Aydın’da meyve sebze ürünleri ise Bursa’da yapılıyor bu konuda Ticaret Borsasının adımlar atıp bu soruna çözüm bulması gerekiyor.”
Peki Ticaret Borsası bu “eleştiri” sonrası ne yaptı? Üniversite ve Tarım İl Müdürlüğünün de olduğu bir toplantı yaptı. Bu üç kurumun elindeki teknik ekipman ve personel şeması çıkarıldı. Denildi ki herkes ayrı ayrı cihaz almasın birlikte hareket edelim insan gücünü birlikte kullanalım. Herkes bu konuda elindekine dair çalışmayı yapsın 15 gün sonra tekrar biraya gelelim. Borsa başkanı Kaya Üzen’i aradım “abi ne durumdayız?” diye sordum; “İhracat ürünlerinin testlerinin başka şehirlerde yapılması verimlilik açısından ciddi sorun. Özellikle meyve sebzenin git/gel yapması kalitesini bozuyor. Üç kurum bir araya geleceğiz güç birliği yaparak akreditasyonları alacağız ve ekipman eksiklerimizi tamamlayıp bu eksikliğimizi gidereceğiz.” Gazeteci işini yaptı bir eksikliğe dikkat çekti kurum yetkilileri de haklısın dedi ve adımlarını attı. Olması gereken ideal olan budur. Ticaret Borsasına ve başkanlarına ve oda çalışanlarına teşekkür ederim.
Benzer eleştirilerimi ve dikkat çekmek istediğim konuları Ticaret Odası için de yapmıştım. Hatırlamak isteyenler için linki buraya bırakıyorum; https://www.gazetedegisim.com/yazar/kerem-iric/bu-mektubum-ticaret-odasi-ve-borsasina-645-kose-yazisi
Peki Ticaret Odası bu “eleştiriler” sonrası ne yaptı? Öncelikle Ticaret Odasının basın mail listesinden Değişim Gazetesini çıkardı. Eleştirileri dikkate almak yerine eleştireni hedef alarak “kara propaganda” yapılmaya başlandı. Kendi çevrelerine “o gazeteciyle görüşülmeyecek, odanın kapısından içeri girmeyecek, selam dahi verilmeyecek” diye talimatlar verildi.
“Basın yazmalı” diyenlerin samimiyetsizliğini görüyorsunuz değil mi? Bu şehrin valisi, milletvekilleri, kurum müdürleri, STK başkanları bu kimseler hakkında “işlerine gelmeyen” bir şey söylediklerinde ne oluyor biliyor musunuz? Gücü yetmediklerine arkasından yettiklerine ise açıktan demediklerini bırakmıyorlar. Çok kez şahit olmuşsunuzdur…. Eleştirileri kamu adına görev aldıkları alanla ilgili yapıyoruz. Kendi şirketleri, şirketlerinde ki pozisyonları, ticaretleriyle ilgili bir eleştirimiz yok bu konularda eleştiri yapmak hakkımız da yok haddimiz de… Deve kuşu misali kafalarını kuma gömüyorlar ve zannediyorlar ki kimse onları görmeyecek. Böyle yapınca aslında daha fazla dikkat çekiyorlar. Bu kimselerin eleştiriler karşında söyleyecekleri bir şey olmadığı için eleştireni düşman belliyorlar ve o düşmanlık üzerinden kötülük yapıyorlar. Yazık koca koca adamların uğraştığı şeylere bak!
Odanın Genel Sekreteri Değil Patronun Elemanı Olmuş Demektir
Diyeceğim şudur; 8 bin üyenin odası olan o kurumdan her girene başımızın üstünde yerimiz var demek zorundasınız. ÇTSO sizin şahsi şirketiniz değil kendi hırs ve ihtiraslarınızı şirketinizdeki koltuğunuzda istediğiniz kadar yapabilirsiniz. Bir gazeteci sizi eleştirdi diye basın listesinden çıkaramazsınız. Bu konularda denge unsuru olması gereken oda genel sekreteri böyle saçmalıkların aparatı olmaz. Eğer oluyorsa konuyu şahsileştirilirmiş demektir eğer oluyorsa gelip/giden bu yolcuların hizmetkarı olmuş demektir. Oda genel sekreteri kurum adına eğer bu hatadan dönmüyorsa artık odanın genel sekreteri değil patronun elemanı olmuştur demektir. Bekleyip görelim…
Bir Zahmet O 200 Bin Lirayı Odanın Kasasına Geri Koyun
Son olarak geçtiğimiz gün yapılan meclis toplantısında oda başkanı demiş ki; “Biz Kıbrıs’a gezmeye gitmedik, oraya kaynaşmaya, tanışmaya gittik. Gittik, gezdik, yedik, içtik hepsinin günahı vebali Yönetim Kurulu Başkanı olarak bende. Bunun hesabını vereceksem de ben veririm.” Hesabını vereceksem ben veririm diyorsunuz ama 200 bin liralık hesabı odaya ödetiyorsunuz. Bir zahmet 200 bin lirayı odanın kasasına geri koyun… Herhalde bu para sayın başkan için büyük bir para değildir çünkü Sayın Başkan meclis toplantısında “Ben her gün 2 tır Yunanistan’a, Bulgaristan’a enerji ihracatı yapıyorum” dedi…