Türkiye’nin en uzun ve en kanlı terör süreci, 26 Şubat’ta Abdullah Öcalan’ın PKK’ya yaptığı “silahları bırakın, kendinizi feshedin” çağrısıyla yeni bir eşiğe geldi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ezber bozan çıkışı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çağrıya verdiği destek, Kürt siyaseti başta olmak üzere tüm siyasi mahfillerde fırtınalar kopardı. Zafer sarhoşluğu yaşayanlar kadar hayal kırıklığında boğulanlar da oldu. Kimileri “ihanet” diye haykırırken, kimileri “bijî” sesleri yükseltti. Ancak tüm bu ideolojik fırtınaların ötesinde değişmeyen bir gerçek var: Türk de Kürt de bin yıldır aynı topraklarda yan yana yaşadı, hâlâ aynı çiftin peşinde, aynı sokakta, aynı camide omuz omuza. Ne tek tipçi Türkçü siyaset ne de PKK’nın Kürt kimliğini araçsallaştırma çabası bu sosyolojik hakikati değiştirebildi. Bugün asıl soru şu: Gerçeklerle mi yüzleşeceğiz, yoksa yeni ideolojik kurguların peşinden mi sürükleneceğiz?
Tam da bu süreçte, televizyon ekranlarında konuya dair yapılan hükümet ve muhalefet yorumlarının ötesinde, AK Parti’nin doğrudan ne düşündüğüne dair net bir görüş duyamamıştık. Konunun hassasiyeti nedeniyle herkes ihtiyatlı davrandı. Ancak daha önce AK Parti Grup Başkanvekili olarak en net ve cesur açıklamalara imza atan İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan, bu sessizliği bozdu. Hem de Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı’nın düzenlediği anlamlı bir programda... Turan, burada yaptığı açıklamalarla hem devlet aklının hem de şehit aileleri ve gazilerin hassasiyetinin altını çizdi.
Turan’ın şu cümlesinin altını defalarca çizmek gerekiyor: “Bu masadaki şehit ailelerimiz, gazilerimiz İmralı’ya, teröriste, bebek katiline nasıl bakıyorsa biz de öyle bakıyoruz. Hiçbir endişemiz yok ama ömrümüz ağlayarak, üzülerek, sitem ederek geçmemeli. Devlet duygularıyla değil, aklıyla hareket eder.”
Bu sözler, devletin terörle mücadeledeki duruşunu net bir şekilde özetliyor. Bülent Turan’ın ifadeleri, 40 yıldır bu topraklarda yaşanan terör belasının sadece şehitlerimiz ve gazilerimiz için değil, Türkiye’nin geleceği, yatırımları ve büyümesi için de bir engel olduğuna işaret ediyor. “Bir daha bu ülkede terör faaliyeti olmasın, tasfiye edilsin, kapansın gitsin” diyen Turan, meseleyi sadece duygusal bir zeminde değil, devlet aklının gerektirdiği rasyonel bir bakış açısıyla ele alıyor.
Bugün Türkiye, PKK ve benzeri yapılarla mücadelesini yalnızca güvenlik politikalarıyla değil, topyekûn bir kalkınma ve birliktelik anlayışıyla sürdürüyor. Bülent Turan’ın da dediği gibi, “85 milyon, Anadolu güneşinin altında eşit, hür ve beraber olsun istiyoruz.” Türkiye’nin terörle mücadelesi yalnızca güvenlik güçlerinin çabasıyla değil, milletin birlik ve beraberliğiyle başarıya ulaşacaktır.
Televizyon ekranlarında süreçle ilgili spekülasyonlar yapan, belirsizlik üzerinden korku senaryoları yazanlara karşı Turan’ın şu sözleri de önemli: “Şeffaf olmayan bir şey yok. Ben Erdoğan ve Bahçeli’ye güveniyorum. Beraber bu işi kapatacağız ve ‘Terörsüz Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz.”
Acılarımız dünümüzü şekillendirdi, ama yarınımızı aklımız kurtaracak.