Türk turizmi, son yıllarda ciddi sorunlarla boğuşuyor kısa vadeli kazancın faturası ağır oldu. İstanbul'da temmuz ve ağustos aylarında otellerin doluluk oranlarının %80-90 seviyesinde olması gerekirken, şu anda %40-60 aralığında seyrettiğini ifade ediyor. Çanakkale Assos, Bozcaada Ege ve Akdeniz kıyılarındaki otellerde de benzer bir durum söz konusu. Eskisi gibi uygun fiyatlı değiliz ve özgünlüğümüzü de yitirmiş durumdayız.
Çanakkale önemli bir turizm destinasyonu fakat pastadan istediğimiz payı bugüne kadar alamadığımız gibi olanı da bozuk para gibi harcıyoruz. Daha geçen hafta Bozcaada Belediyesi’ne atık suları denize akıttığı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 1 milyon 161 bin lira idari para cezası uygulandığı ve adli süreç başlatıldığı duyuruldu. Eskiden turistler bize gelirdi çünkü fiyatlarımız uygundu. Ancak bu durum değişti. Yemek deneyiminin daha iyisi, konaklamanın daha uygun fiyatlısını Bozcaada, Assos’ta değil de Yunan adalarında buluyorsa, turist neden bizi tercih etsin? Turizmciler sezonu kurtarmak istiyorsa önce şu Yunanistan'a kaçan yerli turistleri kazanacak uygun ve makul kampanyalar yapmalılar.
Bodrum Otelciler Birliği Başkanı Faruk Dengiz diyor ki; Bodrum batarsa, Türkiye de batar. Turizm biterse, Türkiye de biter. Gelin birlikte bakalım biter mi? Burdan sonra söyleyeceklerim kızım sana söylüyorum gelinim sanla anla misali, Çanakkaleli turizmcilerin dikkatine…
Faruk Bey, Bodrum’u da turizmi de bitirmeye çalışan vatandaş değil. Turizm işletmelerinin çoğunun adet haline getirdiği fırsatçı, kısa vadeli ve faydacı yaklaşımlar bu durumun başlıca nedeni. Yerli turist hiçbir zaman mübah olmadı sektörde. Odalar her zaman yabancıya çok ucuz, bize çok pahalı satıldı. Restoranlar, fahiş hale gelen fiyatlarını “talep var, size ne oluyor?” söylemleriyle meşrulaştırmaya çalıştı.
Enflasyondaki artış, fiyatlara olduğu gibi yansıtıldı. Mesela enflasyon %75 artarken, fiyatlar en az %75 artırıldı. Oysa maliyetlerdeki artışın ciroya yansıması, enflasyon oranının çok altında kalması gerekiyordu. Asgari ücret %50 artarsa, işçiliğin cirodaki payı %15 ise bu artışın ciro üzerindeki negatif etkisi sadece %7,5 olur. Yani işçilik %50 artarken, fiyatlar %7,5 artırıldığında ciro 107,5, işçilik 22,5 (%15) olacak ve artış birebir karşılanmış olacaktır. Maalesef 'Enflasyon %75 çıktı, o halde fiyatları %75 artırın' yaklaşımıyla geldiğimiz noktada, dolar bazında bile katlanmış fiyatlarla karşı karşıyayız.
Kârlılık oranlarınız yüzde bazında artmış olsa bile, müşteri kaybınız nedeniyle düşen cirolarınız sabit giderlerinizi karşılamakta zorlanıyor. İnsanlar kısa süreli vizelerle Yunan adalarına gidiyor, Avrupa'ya gidebilenler otel ve restoran giderlerini Türkiye ile kıyasladığında tatillerini yurt dışında geçirmeye devam ediyor. Bu sorunun ancak uzun vadeli, sürdürülebilir ve rekabete açık stratejilerle çözüleceğine inanıyorum.
Aksi halde turizmde genel görünüm, kısa mesafeye fahiş Euro fiyatlarla turist taşıyan taksilerin şoförlerinden farksız bir hale dönüşecek. Bu durum kısa vadede kar getirirse de orta/uzun vadede şirket/sektörü batırır.
Son söz; İş modelini insanların aptallığı üzerine kurmak, batışa giden en kısa yoldur.