Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Vicdan, Şiddet ve Adalet: Linç Kültürü Üzerine Düşünceler

Sorunları görmezden gelebilir ve yokmuş gibi davranabiliriz, ancak sorunların yan etkilerinden asla kaçamayız. Suriye ve genel olarak göçmen politikası iflas etti ve bu sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın sorunu haline geldi. Kayseri'de yaşananlar gibi, kültürümüze aykırı olan ırkçılık eğilimlerinin gelişmesi endişe vericidir. Bu tür olayların önüne geçmek için gecikmeden harekete geçilmesi şarttır. Artık vakit kaybetmeden bu politikadan geri dönmek zorunluluktur. Aksi takdirde hem göçmenler hem de Türk toplumu için çok acı sonuçlar doğabilir. Acı sonuçlar sadece Suriyeliler meselesinde değil, birçok konuda toplumun sinir uçlarına dokunan sade bir tweet ile başlıyor. Gelin bu konuda biraz konuşalım. Siyasi ve hukuki sebepleri olmakla beraber, toplumsal şiddete dayanan linç kültürü, şiddetin en tehlikeli halidir. Vicdanın manipüle edilebileceği hassas konularda insanların çoğu duygularına yenilip hakikati umursamaz. Bu durumda, önlerine atılan kurbanları linç ederek vicdanlarını tatmin ederler. İşte kitlelerin yaptığı vahşice zulümler böylece gerçekleşir. Başlarda içleri soğutsa ve pratik çözüm gibi gözükse bile, linç kültürü bir topluma yerleştiğinde, bir zaman sonra masumların da yargısız infaz edildiği bir canavara dönüşür. Hatta nice azgın suçlular kendilerini aklamak için masumları linç eder. Bu yüzden linç kültürüne karşıyım. Toplum kendince yargı dağıttığında, bazen adalet yerini bulur, bazen haddinden fazla cezalandırır, ama çoğunlukla da masum insanların zalimce linç edilmesine sebep olur. Bu sebeple toplumun infiali sonucu oluşan linç kültürünü ne gerekçeyle olursa olsun yanlış buluyorum. Devlet sisteminin sağlayacağı adalet ve düzen yerine halkın birikmiş öfkesini tekrar halka yönlendirmek hedef şaşırtmaktır ve adaleti sağlamayacağı gibi suçluların ortaya çıkmasını da engeller. Hatta bazen büyük suçluların tüm günahlarının küçük suçlulara yüklenmesine sebep olur. Maalesef Suriyeliler meselesinde Kayseri’de yaşanan olaylar bir kez daha gösterdi ki toplumun büyük çoğunluğu muhakemeyi kaybetmiş durumda. Yılların baskılanmışlığı çok derin nefretlere dönüşmüş. Bu yüzden normal düşünemiyoruz ve normal düşüneni anlamıyor, hatta linç ediyoruz. Bu da gösteriyor ki bu şartların değişmesi gerçekten zor. Hakkımda kim ne düşünürse düşünsün, ister elitist ister hayalperest desin; Ortadoğu bilincini kabul etmiyorum. İlkeli duracaksam bu konuda da ilkeli olurum, yoksa işime geldiğinde medeni, işime geldiğinde bilim yanlısı, işime gelince adil olup sonra canım isteyince ilkelleşemem. Son söz: Linç kültürü yerleştiğinden beri toplumda kimse kimseyle konuşamaz oldu. Bu durum herkesi hakikatin tek sahibi sanma gafletine itti. Bu döngünün en acı tarafıysa, kör tarafgirliğin kıskacında hakikat arayışının anlamsızlaşması oldu. Evet, sağlı sollu çöküyoruz sanki…
Ekleme Tarihi: 03 Temmuz 2024 - Çarşamba

Vicdan, Şiddet ve Adalet: Linç Kültürü Üzerine Düşünceler

Sorunları görmezden gelebilir ve yokmuş gibi davranabiliriz, ancak sorunların yan etkilerinden asla kaçamayız. Suriye ve genel olarak göçmen politikası iflas etti ve bu sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın sorunu haline geldi. Kayseri'de yaşananlar gibi, kültürümüze aykırı olan ırkçılık eğilimlerinin gelişmesi endişe vericidir. Bu tür olayların önüne geçmek için gecikmeden harekete geçilmesi şarttır. Artık vakit kaybetmeden bu politikadan geri dönmek zorunluluktur. Aksi takdirde hem göçmenler hem de Türk toplumu için çok acı sonuçlar doğabilir.

Acı sonuçlar sadece Suriyeliler meselesinde değil, birçok konuda toplumun sinir uçlarına dokunan sade bir tweet ile başlıyor. Gelin bu konuda biraz konuşalım.

Siyasi ve hukuki sebepleri olmakla beraber, toplumsal şiddete dayanan linç kültürü, şiddetin en tehlikeli halidir. Vicdanın manipüle edilebileceği hassas konularda insanların çoğu duygularına yenilip hakikati umursamaz. Bu durumda, önlerine atılan kurbanları linç ederek vicdanlarını tatmin ederler. İşte kitlelerin yaptığı vahşice zulümler böylece gerçekleşir.

Başlarda içleri soğutsa ve pratik çözüm gibi gözükse bile, linç kültürü bir topluma yerleştiğinde, bir zaman sonra masumların da yargısız infaz edildiği bir canavara dönüşür. Hatta nice azgın suçlular kendilerini aklamak için masumları linç eder. Bu yüzden linç kültürüne karşıyım.

Toplum kendince yargı dağıttığında, bazen adalet yerini bulur, bazen haddinden fazla cezalandırır, ama çoğunlukla da masum insanların zalimce linç edilmesine sebep olur. Bu sebeple toplumun infiali sonucu oluşan linç kültürünü ne gerekçeyle olursa olsun yanlış buluyorum.

Devlet sisteminin sağlayacağı adalet ve düzen yerine halkın birikmiş öfkesini tekrar halka yönlendirmek hedef şaşırtmaktır ve adaleti sağlamayacağı gibi suçluların ortaya çıkmasını da engeller. Hatta bazen büyük suçluların tüm günahlarının küçük suçlulara yüklenmesine sebep olur.

Maalesef Suriyeliler meselesinde Kayseri’de yaşanan olaylar bir kez daha gösterdi ki toplumun büyük çoğunluğu muhakemeyi kaybetmiş durumda. Yılların baskılanmışlığı çok derin nefretlere dönüşmüş. Bu yüzden normal düşünemiyoruz ve normal düşüneni anlamıyor, hatta linç ediyoruz. Bu da gösteriyor ki bu şartların değişmesi gerçekten zor.

Hakkımda kim ne düşünürse düşünsün, ister elitist ister hayalperest desin; Ortadoğu bilincini kabul etmiyorum. İlkeli duracaksam bu konuda da ilkeli olurum, yoksa işime geldiğinde medeni, işime geldiğinde bilim yanlısı, işime gelince adil olup sonra canım isteyince ilkelleşemem.

Son söz: Linç kültürü yerleştiğinden beri toplumda kimse kimseyle konuşamaz oldu. Bu durum herkesi hakikatin tek sahibi sanma gafletine itti. Bu döngünün en acı tarafıysa, kör tarafgirliğin kıskacında hakikat arayışının anlamsızlaşması oldu. Evet, sağlı sollu çöküyoruz sanki…

Yazıya ifade bırak !