Hatırlayın yakın tarihte İYİ Parti Genel Başkanı Merak Akşener'i evinin önünde aralarında bir siyasi partinin yöneticilerinin de bulunduğu kalabalık bir grup tehditkâr ifadelerle protesto etmişti. Benzer şekilde Sezen Aksu’yu da evinin önünde tehditkâr bir dille protesto edenleri gördük.
Bunlar kabul edilebilir şeyler değildi ve toplumun çok büyük bir kısmı bunun yanlış olduğunu net bir dille ifade etti. Bugün Akşener, Aksu olur yarın başka başka isimler burada özne isimler değil, ilkelerdir. Neden mi bu hatırlatmayı yaptım hemen açıklayayım.
Bir süredir haberlerde görüyoruz Migros işçileri yapılan zammı yeterli bulmadıkları için protesto haklarını kullanıyor ve tepkilerini dile getiriyorlar. Buna kimse bir şey diyemez işçi kardeşlerimizin yanındayız. Fakat bu protestoyu nerede yapıyorlar Migros firmasını da içinde barındıran Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan'ın evinin önünde tam da burada işin rengi değişiyor. Kolluk kuvvetleri gruba müdahale ediyor ve gözaltı işlemi yapıyor. Gözaltına alınan bir işçinin fotoğrafı ise “direnişin sembolü” oluyor. Başta siyasetçiler olmak üzere “vay efendim siz nasıl gözaltında alırsınız…” diye başlayan cümleler kuruyorlar.
Evet herkesin grev hakkı vardır ama hiç kimsenin patronun evini basıp olayla alakasız ailesini, çoluk çocuğunu taciz etme hakkı yoktur. Eder diyorsanız adresinizi verin 100 kişi gelip sizi taciz etsin. Olur mu öyle şey? Grev işyerinde yapılır! Herkes kendini haklı gördüğü konularda kanunları çiğneyerek kafasına göre hareket etsin o zaman bunun adı anarşistliktir. Gözaltı gayet yerinde bir gözaltı. Ev basmak da nedir? Tam da bu yüzden “Direnişin sembolü” olan adam ağladı diye haklı olmuyor… Ayrıca işçi haklarının gelişmemesinin bir sebebi de bu geri kalmış, eski tip mücadele tripleri ve ajite ederek bir hakkı savunmaya çalışmaları. 50 yıldır aynı yöntem ve ısrarcılar bu yöntemde.
Unutmayalım ki: “Kötü bir üslup, en basit hakikatlerin bile hazmını zorlaştırır. Haklı olanın haklı kalabilmesi de önemli bir meseledir. Haklı kalabilmek için lütfen üslubumuza dikkat edelim!
(Migros’tan yapılan açıklamada işçilerine yüzde 54’lük gelir artış yaptığı belirtildi ve şubat ayının ilk haftasında da zamlı gelir ödemelerin hesaplara yatırıldığı ifade edildi.)
Tarkan Kendi Seçmenlerine Terapi Yapsın İstiyorlar
Tarkan perşembe akşamı şarkısını paylaşır paylaşmaz muhalefet havada kapıyor şarkıyı siyasetçi, muhalefet destekçisi gazeteci, akademisyen, sanatçı şarkıyı aynı şekilde yorumlayarak sahipleniyor. Bu histerik paylaşımlar Tarkan'ın bilgisi dahilinde ya da değil. Eğer bilgisi dahilindeyse hiçbir sorun yok. Çünkü Tarkan bir profesyonel, siyasi kampanyaların parçası, karşı ittifakın şarkıcısı olmayı tercih de edebilir. Kitleleri harekete geçirmesi, umut vermesi, oyları muhalefet lehine olgunlaştırması istenmiş, o da tamam demiş olabilir. Ama topluma umut vermek, ülkeyi düze çıkarmak için siyaset yaptığını iddia eden koca koca insanların bir pop şarkısına bu denli anlam yüklemesi, medet umması hayli düşük bir seviye.
Muhalifler Tarkan’ı referans göstererek “Erdoğan gitçek” diyorlar. Son yirmi yılda girdikleri bütün seçimleri kaybettiler ve suçunu Erdoğan’a yıkmaya çalışıyorlar! Tarkan kendi seçmenlerine terapi yapsın istiyorlar.
Yazımızı Tarkan’ın “Ay” adlı şarkısıyla bitirelim. Eğer muhalefet bu kafayla giderse Tarkan’ın bu şarkısını hatırlasınlar. Yanarım. Sana, emeklerime yanarım. Ah, yanarım. Ne fayda? Dönüşü yok. Yazık, uçtu gitti yıllarım. Ne çıkar şimdi dönsen, ah? Kalmadı ki tadım...