Yazıya isterseniz “Neden 2001 Krizindeki Gibi Bir Ortam Oluşmuyor?” bölümünden de başlayabilirsiniz. Çünkü ilk bölüm şu sıralar hemen her yerde duyduğumuz haklı serzenişlerden oluşuyor…
Satıcılar sattığı malı hangi fiyattan geri koyacağını bilemediği için malını satamıyor; üretici ise maliyetini kestiremediği için üretimi kısıyor. Stokçuluk ticaretten daha kârlı hale geldi. Örneğin 100 liraya alıp 120 liraya sattığınız malı yerine koymaya kalktığınızda 140 lira ödüyorsunuz. Stokta tutmak, satmaktan daha kârlı… Enerji fiyatları dakika dakika artıyor nereye kadar gideceğini tahmin etmek neredeyse imkânsız. Artan enerji fiyatları üretimdeki en büyük girdiyi oluşturuyor ve bu artış marketten, pazara her yerde karşımıza çıkıyor.
Çanakkale’den birkaç serzenişi sizlerle paylaşmak isterim;
- “Bir iş adamı olarak 12 senelik kariyerimin en zor gününü yaşadım. Verdiğimiz teklifler geçersiz, çektiğimiz siparişler iptal, fiyat istesek yok… Rabbim hepimizin yardımcısı olsun.”
- Tedarikçi firmanın mesajı; “1 Kasım tarihli listemizin üzerine %35 zam geçişi an itibariyle gerçekleşmiştir. Maliyet hesaplamak isteyenler acil fiyat soranlar için belirtmek istedim. Ödemeler konusunda vade kısıtlamaları söz konusudur. İçerideki siparişlerinizin vadeleri düşürülerek gönderilecek. Hammadde sıkıntısı olduğu için bazı ürünlerde üretim yapılamıyor Mart/Nisan ayında çözülmesi bekleniyor. Derin kriz yaşanıyor, dalgalı dolar kuru sıkıntı evet ama en büyük sıkıntı Avrupa’dan hammadde gelmeyişi.”
- “Bilgisayar ihtiyacım vardı. Bir süredir de para biriktiriyordum kredi kartımın hesap kesim tarihini bekliyordum. Fakat bu süreçte bilgisayarın fiyatı 4 bin lira birden arttı. Artık o bilgisayarı almam mümkün değil daha düşük özellikli olanı alırsam da çizim programlarında kullanmam mümkün değil. Ne yapacağımı bilemiyorum.”
Bu örnekleri çoğaltabiliriz, kriz herkesi derinden etkiliyor. Televizyonlar özellikle sosyal medya bu tablodan dolayı hükümeti yerden yere vuruyor! Haklılarda… Çünkü hükümet birçok konuda yanlış yaptı! Bu krizden bu denli etkilenmemizin sebebi iktidarın onca yanlış politikası…
Neden 2001 Krizindeki Gibi Bir Ortam Oluşmuyor?
Noktayı koyalım ve soralım “halen daha bu iktidar nasıl ayakta kalıyor, neden 2001 krizindeki gibi bir ortam oluşmuyor?” İktidarı yerden yere vuralım bakın “ben de yerden yere vurdum!” ama şunları söylemesek eksik kalır.
Sadece dolar kuru üzerinden ekonominin battığına hükmetmek rüzgâra göre ezber tekrar etmek olmuyor mu?
Evet dolarla alınan petrol ya da diğer ithal hammaddelerin fiyatı artıyor ve artacak. Ama bu bir dalgalanma.
Anlatıldığı kadar kötü olsaydı Borsa İstanbul (BİST), çökerdi ama yükseldi.
Anlatıldığı kadar kötü olsaydı ihracat rakamları böyle gelmezdi.
Anlatıldığı kadar kötü olsaydı kamu maliyesi en ufak bir aksama olmadan sürmezdi.
Anlatıldığı kadar kötü olsaydı merkez bankasının döviz rezervleri artmazdı.
Anlatıldığı kadar kötü olsaydı sosyal yardımlar hiç gecikmeden üstelik artarak bu şekilde devam edemezdi.
Anlatıldığı kadar kötü olsaydı sanayiciye, yatırımcıya bu kadar yüksek kredi dağıtılamazdı.
Evet Türkiye’de yüksek enflasyon var.
Evet başta gıda olmak üzere fahiş fiyatlar gözleniyor.
Evet açgözlü stokçular piyasalara hissedilir negatif yük veriyorlar.
Evet dolar yüksek ve hammadde ve yarı mamul ithalatçısı olmamız bizi aynı zamanda enflasyon ithalatçısı yapıyor.
Ancak dövizin bu kadar yüksek olması ve dalgalanmanın frekansı gösteriyor ki mesele tek başına ekonomi değil.
“Hadi canım her şeyde dışarıyı suçlamayın” diyenler olacaktır ama maalesef gerçek bu. Trump’ın şu sözlerini hatırlayalım; “Türkiye benim harika ve emsalsiz mantığım çerçevesinde sınırı aştığını düşündüğüm bir şey yaparsa, Türkiye'nin ekonomisini tamamen yok ederim. (Daha önce yaptım!)”
Bütün dünya biliyor ki dolar sadece bir para değildir. Hatta daha doğru ifadeyle para değildir. Bir kamçı bir işkence aleti ya da “mandacı iktisatçıları” peşinden koşturmak için bir havuçtur.
Trump’ın sözlerini yetersiz buluyorsanız Başak Demirtaş’a kulak verebilirsiniz. Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Hanım, “eşim hapse girince dolar yükselmeye başladı” diyerek kur dalgalanmasının bir ideolojik faaliyet olduğunu izah etmeye çalışmıştı. Başak Hanımı yetersiz bulursanız ABD senatörü Lindsey Graham’a kulak verebilirsiniz. Cumhuriyetçi Parti senatörü Lindsey Graham, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde PKK ile mücadele etmesi halinde “cehennemden gelme” yaptırımlarla karşı karşıya kalacağını söylemişti. Elbette burada da dolar bir paradan çok ideolojik kırbaç olarak kullanılmıştı.
Bütün bu çark son birkaç seneye ya da yaklaşık 20 yıllık Ak Parti hükümetlerine has bir durum değil. Ecevit hükümeti de dolarla kırbaçlanmıştı, Özal da Erbakan da.
Son tahlilde ABD’nin Demirtaş, Gülen, Kavala ABD için bütün Türkiye’den daha değerlidir! Tam da bu yüzden doların yükselmesini sadece ekonomiye bağlamaya çalışmak ölümcül saflık olacaktır.
Libya’dan çıkacaksak, Deniz Yetki Alanı anlaşmasını iptal edip Münhasır Ekonomik Bölge meselesinde vazgeçersek, ticaret yolları ile Asya Avrupa Arasında HUB ve Ring yapmazsak, Azerbaycan Zengezur koridorunu açmazsak, ABD-Çin savaşında kayıtsız şartsız ABD yanında olursak, Suriye ve Irak’tan çıkıp sınırımızda PKK/YPG’ye kurdurulmak istenen devlete karışmazsak Türkiye için her şey “güllük gülistanlık” olur!
Başta savunma sanayindeki gibi stratejik konularda ki üretimlere son verir eskiden olduğu gibi “onların müşterisi” olursak dolar istenilen seviyelere öyle bir hızla düşer ki “herkes mutlu olur.”
Son söz; Türkiye batmıyor, sadece döviz dalgalanıyor. O dalgalanacak biz üreteceğiz ve sonunda her şey yoluna girecek. 20 yıllık hikâye bitecekse de emin olun bu şekilde bitmeyecek! “Vatan, milletin evidir.” Böyle biliyor ve inanıyoruz. Bu topraklar herkesin, her kesimin evidir. Seksen milyon içinde çok az insanın gidecek ve kalacak başka bir adresi vardır. Bizler buradayız ve olacağız. Türkiye evi, asırlardır tasallut ve taarruz altında. Bu bizi metanetli, dirayetli ve kuvvetli bir millet haline getirmiştir. İnsanımızın acı eşiği yüksektir. Niyetler anlaşılır, oyunlar özenle ve sessizce bozulur!