Gündemde olan Osman Kavala ve Büyükelçiler Bildirisi konusuna dair 3 ayrı pencereden söylenmesi gereken şeyler var.
1. Hukuki bir konu üzerinden siyasi mesaj üreten büyükelçiler bildirisi kabul edilemez. Türkiye bu konudaki haklı tavrını en üst perdeden net olarak ortaya koymuştur.
Lakin k bir özeleştiri de yapmamız gerekiyor. Bazı şeylerin kapısını açarsanız girmeye çalışan çok olur. Biz o kapıları Rahip Brunson, Türk asıllı Alman vatandaşı Gazeteci Deniz Yücel meselelerinde açtık daha doğrusu açmak zorunda kaldık. Bu demek değildir ki her isteyen o kapıdan girecek. Sonuç “büyükelçiler bildirisi” bize çok şey söyledi!
2- Büyükelçiler bildirisi meselesiyle ilgili muhalefete ve muhalif yayınların neredeyse tamamı meseleye hep Türkiye’nin tavrı penceresinden bakıyor ve bu bildiriyi aslında görmezden gelmemizi “öğütlüyorlar.” Keşke bir de şu pencereden baksalar; “Hırsızın hiç mi suçu yok?” Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hiç mi onuru yok! Bu yönüyle bakıldığında Erdoğan’ın tavrı/söylemi önemliydi çünkü devletin itibarı/onuru söz konusuydu. Sonrası ki süreçte arka kapı diplomasisi yürütülmesi ise ayrıca önemliydi. “Devlet aklı” dediğimiz şey tam olarak budur. Sonuç, Türkiye’ye bu konularla ilgili ayar vermeye çalışanlar artık iki kez düşünecektir. Erdoğan “milletin adamı, ben de olsam aynısını yapardım” diyen milyonlarla muhabbetini bir kez daha perçinlemiştir.
3- Belki de en önemlisi bu üçüncü başlık olacak. Bu krizin yaşanmasının öznesi olan Osman Kavala kim? Hakkında en üst perdede söylenen tek şey var o da “Küçük Soros” olduğu… Peki bu Soros kim, Sorosçular kendilerini nasıl pazarlıyorlar. Soros hakkında biraz okuma yaptığınızda karşınıza bakın neler çıkıyor; “Demokratik geleneği olmayan ülkelerin ancak yetiştirilerek demokrasiyi öğreneceklerine inanan bir idealist, servetini dünyada sınırların olmadığı bir açık toplum kurmay harcamış, baskı rejimlerine alternatif olarak liberal demokrasiyi ön plana çıkarmış bir hayırsever. Bu dava Soros için kişisel, çünkü İkinci Dünya Savaşı’ndan kaçmak zorunda kalan bir Yahudi olarak totaliter devletlerin tehlikesini bizzat yaşamış biri.” Görüntüde ne kadar idealist bir insan değil mi?
Peki aksini iddia edenler ne yapıyor? Kavala meselesine dair “iktidara yakın medyada” bugüne kadar iddianamedeki detayları içeren doğru/düzgün tek bir program yapılmadı, her akşam ekranlara çıkan sevimsiz tipler bu konuda elle tutulur doğru düzgün tek bir şey söylemedi. Çünkü bunun için çalışmak gerekiyor, dosya okumak gerekiyor, gazetecilik yapmak gerekiyor.… Peki iktidar medyasındaki “sevimsizler” ne yapıyor? CHP aşağı, CHP yukarı çünkü bunun için zeka bile gerekmiyor! Bu durum en çok da “iktidara” zarar veriyor! Sokaktaki vatandaşın Soros, Osman Kavala gibi bir gündemi yok. Ama az biraz medya okur yazarlığı olan kimselerin bile konuya dair bilgisi yok. Sözüm ona bilgisi olanlar da YouTube’ki “muhalif” hesaplar. Onlar da kendi ama ve çıkarları için manipülatif yayınlar yapıyorlar. Hani medyada tek seslilikten bahsediliyor ya bazı konularda gerçekten tek seslilik söz konusu. Her şeyi bilen, her şeyi konrol eden, her şeye hakim olan İletişim Başkanı Fahrettin Altun bey keşke bu konuda bir şeyler yapsa! Ama ne gerek var böylesi “hassas” konulara girmeye nasılsa bir bedel ödenecek, “dayak yiyilecekse” Erdoğan yiyor!