Teknoloji ve bilim kurgu ilgili duyduğum ve takip ettiğim alanlardan. Bugün teknoloji konusunda biraz sohbet etmek isterim. Biraz canınız sıkılabilir ama dikkatinizi çekeceğini düşünüyorum.
Dijital teknoloji bize bir dünya veriyor. Bir yandan devamlı çevrimiçi olabildiğimiz, bağ kurduğumuzu varsaydığımız, her şeyimizi paylaşmakta sakınca görmediğimiz bir ortam bu, ama diğer yandan devamlı gözetlendiğimiz, bilgilerimizin kolaylıkla devletin, güvenlik güçlerinin eline geçebildiği, ilgi alanlarımızı ölçen algoritmaların elindeki verilerle sürekli tüketmeye yönlendirildiğimiz bir sistemin içindeyiz. Sosyal medya araçlarıyla kendimizi paylaşıma açıyoruz. Heveslerimizi, sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, kaygılarımızı bağıra bağıra ilan ediyoruz! Bu bizi çoğu zaman rahatlatıyor fakat bu rahatlamanın bir “bedeli” olması gerekiyor. O bedeli ise verilerimizi çoğu zaman haberimiz olmadan toplayan şirketler peşinen tahsil ediyorlar ve bunları bir ürün haline getirerek satışa çıkarıyor. Tam da bu yüzden genellikle de tüketmeye yönlendiren içerikleri bir anda karşımızda buluyoruz.
Dijital Kapitalizm
Bunun adı “dijital kapitalizm.” Böylesi eleştirdiğimiz bu düzene gönüllü olarak nasıl teslim olduk ama değil mi? Geçtiğimiz gün Facebook’ta yaşanan birkaç saatlik erişim sorununda bir kez daha gördük. Elimiz, kolumuz adeta bağlandı, bu platformlardan “e-ticaret” yapanları bir düşünün ne kadar zarar ettiler. Kurumsal olarak WhatsApp üzerinden “müşterilerine hizmet” sağlayan kurumları bir düşünün…Erişim kesintisi, dijital altyapının hala hatalara ne kadar açık olduğunu ve dijital yapı üzerine inşa edilmiş ekonomi ve iş dünyasının ne kadar kolay alt üst olabileceğini de gösterdi. Kesintiler nedeniyle Facebook hisseleri yüzde 5’lik bir değer kaybı yaşadı. Mark Zuckerberg’in kişisel serveti yaklaşık 6 milyar dolar eridi. Ortaya çıkan zarar, Facebook ve Zuckerberg ile de sınırlı kalmadı. Küresel internet kesintilerini izleyen NetBlocks'un hesaplamalarına göre Facebook, Instagram ve WhatsApp'a, dünya genelinde ve aynı anda erişilememesinin küresel ekonomiye 1 saatlik maliyeti 161 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor.
COVİD-19 Pandemisini “Mumla” Ararız
Konuyu bir de başka bir yönüyle ele alalım. Temmuz 2021’de Akbank’ta 43 saatlik bir kesinti yaşandı. Akbank internet sitesi, ATM’leri, POS Cihazları müşterilerine hizmet veremedi. Böylesi bir sorunun tüm bankacılık sisteminde yaşandığını düşünsenize, tam bir kaos. Hatırlayın Mart 2015 Türkiye genelinde 8 saatlik bir elektrik kesintisi yaşanmış, neler olmuştu; “Elektrik kesintisi neredeyse tüm Türkiye'de hayatı felç etti. Büyük bir de ekonomik fatura çıkardı. Ulaşım büyük ölçüde durdu. Para çekmek isteyenler bankamatik önünde kaldı. Elektrik yoktu para çekilemedi. Birçok kamu kuruluşunda işlemler durdu. Vatandaş saatlerce bekledi ama kesinti bitmedi. Alışveriş merkezlerinde jenaratör vardı ama bir günlük mazot ücreti AVM'lerde 50 bin liraya ulaştı. Türkiye'yi felç eden elektrik kesintisi ile sanayide çarklar durdu. Otomotiv fabrikalarında üretim 1 vardiya kadar durdu. Örneğin; günde bin araç üreten bir fabrikada 400 araçlık kayıp oluştu. Tekstil sektörü de makina kapattı, “Maliyetimiz 200 milyon dolar" diyorlar. Öğleden sonra devlet memurları ve birçok işçi üretimin aksamasından ötürü evlerine gönderildi. Esnaf kepenk indirdi. Restoranlar cafeler hizmet veremedi. Elektrikli cihazlar soğukta kalması gereken yiyecekler, tatlılar, şarjı biten POS makinaları büyük sorundu. Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, bir hesap yaptı. Bir yıllık milli gelir 800 milyar dolar 365 güne bölerseniz günlük üretim 2.2 milyar dolar oluyor. 1 saatlik kayıp 100 milyon dolar 8 saatten hesaplarsak 800 milyon dolara ulaşıyor. Elektrik kesintisi, üretimin sekteye uğramasıyla birlikte milyonlarca dolarlık makinelere de zarar verdi. Uluslararası ekonomi Enerji Birliği, karşılanmayan enerjinin değerinin 6.3 milyon lira olarak belirtti.” Bu yaşanan durumun günlerde yaşandığını düşünelim herhalde adına “siber pandemi” deriz…Ve sanırım COVİD-19 pandemisini “mumla” ararız… Düşünsenize banka hesabınızda on binlerce lira paranız var ama kartınız hizmet veremediği için marketten bir ekmek bile alamıyorsunuz. Marketler sistemleri çalışmadığı için satış yapamıyorlar. Aracınıza yakıt alacaksınız ama sistemler çalışmadığı için yakıt satışı yapılamıyor, örnekleri çoğaltabiliriz. Siber pandemi için sanırım önümüzdeki yıllarda devletler bir eylem planı ortaya koyacaklardır. ..
Özgürlükçü, Sancürcüler
Son olarak sosyal medya düzenlemesi konusunda da bir iki cümle edip bitirmek isterim. Tüm ülkeler sosyal medyadaki şiddet içeren, terör bağlantılı, siber zorbalık ve çocuk istismarı gibi içeriklerin önüne geçmek için çeşitli yasal düzenlemeler yapıyor. Türkiye de 2020 yılında temsilci bulundurma, 48 saat içinde içerik kaldırma gibi maddeleri içeren bir dizi düzenleme yapmıştı. Fakat yapılan bu düzenlemeler yeterli gelmedi, dinamik bir süreç olduğu için yeni düzenlemeler yapma ihtiyacı doğdu. Bu konunun gündeme gelmesi bazı çevreler tarafından “özgürlüklere müdahale” diye yorumlanıyor olsa da genel anlamda bir zorunluluk. İngiltere, Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi bu konuda düzenlemeler yapıyor. Burada dikkatimi çeken kısım ise hükümetlerin aldığı “müdahale” kararlarına tepki gösterenler bizzat bu sosyal medya şirketlerinin müdahalelerini neden görmezden geliyorlar? Bu müdahaleleri neden “özgürlüklere müdahale” olarak görmüyorlar… Örnek mi; “ABD Başkanı Trump’ın hesaplarını askıya alan twitter ne kadar özgürlükçü olabilir? Aşıyla ilgili olarak karşı görüşlere dair içerikleri silen Youtube ne kadar özgürlükçü olabilir? Oysa ki, yalan haber fenomeniyle mücadele, gerçeğin ortaya çıkarılmasına dayalı gerçek demokrasilerde diyalog, müzakerelerle ve fikirlerin özgürce çarpışmasıyla, hatalı bilgileri ifşa eden doğru bilgilerle yürütülür, sansür yoluyla değil…
Yazımızı bir soruyla bitirelim; “Geleneksel ulus-devlet siyaseti son bulsa, Silikon Vadisi (veya bir teknoloji şirketi) devletin rolünü üstlense ya da eskiden kamusal bildiğimiz ne varsa (sadece sağlık hizmetleri veya eğitim değil, bizzat oy kullanmak da) özelleşse neler olur?” Bu soruyu önümüzdeki yıllarda daha fazla duyacağız…