Porsiyonlarımızı Küçültelim
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan hanımefendi “Gıdanı Koru Sofrana Sahip Çık”etkinliğinde konuşmuş, “Gelin, hep birlikte basit önlemler alalım. Mesela, alışverişe çıkmadan önce, alınacaklar listesi hazırlayalım. Porsiyonlarımızı küçültelim” demişti. Maalesef Emin Hanımın bu çıkışını bazı kesimler alıp siyasetlerinin malzemesi haline getirdiler. Emine hanım konuşmasında dünyada her 9 kişiden birinin açlıkla mücadele ettiğinin altını çizmiş, israf edilen gıdanın 3’te 1’inin dünyadaki tüm aç insanları doyurmaya yeteceğinden bahsetmişti.
Gıda israfının ve tüketim toplumu haline gelmiş olmamızın bir başka sonucunu da Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü şu rakamlarla açıklamıştı. (OECD) üye ülkelerde gelecek 30 yıl içinde yaklaşık 90 milyon kişi obezite sorunu yüzünden hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıya. Türkiye OECD verilerine göre Suudi Arabistan ve ABD’nin ardından obezite yaygınlığında 3.sırada Avrupa’da ise 1.sırada. OECD ülkelerinin verdiği erişkin nüfustaki obez oranı yaklaşık yüzde 19,5-20. Türkiye, bunun üzerinde. Türkiye'de erişkinlerde her 3 kişiden biri obez. Dünyada 650 milyon obez, 1 milyar 9 milyon aşırı kilolu var. Türkiye'de erişkin nüfusunun 20 milyonu obez, bundan daha fazlası aşırıkilolu. Acil eylem planları oluşturmak gerekiyor. Çocukluk dönemlerinde fazla kilolu ve obez grup ise hızla artıyor. Kadınlardaki oran daha can sıkıcı, erkeklere göre 2 kat daha fazla kadın obezitesi. Fazla kilolu ve obez yaş grubu göz önüne alınırsa, örneğin 6 yaşında çocuklarımızın yüzde 17,9'u obez ve aşırı kilolu. Toplamda 18 yaşına kadar olan yaşgrubunun da yüzde 20-21'i obez ve aşırı kilolu.”
Veriler çok açık şekilde “porsiyonlarımızı küçültmemiz” gerektiğini ortaya koyuyor. Aşırı tüketimin sonuçları sadece bunlar değil. Şimdi paylaşacağım veriler ise oldukça şaşırtıcı olacak ve belki de ilk defa duyacağınız şeyler olacak…
Bir kilogram kırmızı et üretilirken 15 bin 455 litre su, 3,6 kilogram buğday ve 36 kilogram da kaba yem gerektiğini biliyor muydunuz?
Heinrich Böll Vakfı ve Friends of Earth ağı, endüstriyel et üretimi ve artan et tüketiminin sonuçlarını inceleyen Et Atlası” raporunu yayımladı. Et Atlası raporu, bugüne kadar konu üzerinde yapılmış çalışmalardan çarpıcı sonuçları bir araya getiriyor ve eti nasıl üretip ne kadar tükettiğimizin sonucunu inceliyor. Raporun amacının et yiyenleri suçlamak olmadığını belirten Heinrich Böll Vakfı Başkanı Barbara Unmuessig, “Kimseye vaaz ya da ahlak dersi vermek niyetinde değiliz. Ne yediğimiz, kişisel bir tercihtir. Ama tabağımıza gelen gıdanın politik sonuçları olduğunu da hatırlamak gerekli” diyor. Rapordaki veriler, yemek tercihlerinin “kişisel" olmasının yanı sıra, çevresel etklerinin de olduğunu hatırlatıyor. Örneğin rapor, buğday, arpa, yulaf ve mısır üretiminin yüzde 40′ını, toplam tarımsal alanın yüzde 70′ini ve tatlı suyun çeyreğini kullanmamıza neden olan bir et sektöründen bahsediliyor. Raporda bir kg havuç üretmek için 133 litre suya, bir kg domates üretmek için 184 litre suya ihtiyaç duyulduğunu ancak bir kg kırmızı et için ise 15 bin 455 litre su harcandığı ifade ediliyor. Bu yaklaşık olarak 813 damacanaya tekabül ediyor. Bir insanın ortalama günde 3 litre su içtiği varsayılırsa, bir insanın 14 yıllık su ihtiyacı sadece 1 kg et için tüketiliyor. Bir kg kırmızı et için gereken 15 bin 455 litre su; yem, ilaç, kimyasal üretimi, kesim, saklama, soğutma ve ulaştırma için kullanılıyor. Bir kilo kırmızı et için ayrıca 3,6 kg buğday ve 36 kg da kaba yem gerekiyor.
Türkiye Topraklarının % 13'ü Yüksek, %52'si Orta Düzeyde Çölleşme Riski Altında
Bunların yanına bir de kuraklık tehlikesini de koyduğumuz zaman sanırım tablo daha netleşmiş olacak. Uzmanlar, iklim değişikliğinin etkisiyle sıcaklık artışı ve kuraklaşma sürecinin şiddetlenerek, çölleşme riski taşıyan alanların artacağından endişeli. Türkiye topraklarının % 13'ü yüksek, %52'si orta düzeyde çölleşme riski altında. Suyun yüzde 70’i tarımda kullanılıyor, dikkatli olmalıyız. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’ne göre hububat ve baklagiller kuraklıktan en fazla etkilenen ürünler. Bu yıl arpa, buğday ve kırmızı mercimekte önemli üretim kayıpları yaşanıyor. Mısır, şekerpancarı, patates, yeşil mercimek ve sebzelerde de kuraklık zararları görülmeye başladı. Meyveler, yem bitkileri ve meralar susuzluktan zarar görmeye devam ediyor. Piyasalarda arz-talep dengesizliğine yol açan bu durum, gıda fiyatlarındaki artışlarla tüketicileri de doğrudan etkiliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yaptığı bir açıklamada, “Kişi başına kullanılabilir su miktarı dikkate alındığında su stresi çeken bir ülkeyiz” ifadelerini kullanmıştı.
Türkiye’de1960'lı yıllarda 4 bin metreküp olan kişi başına düşen su miktarının bugün 1340 metreküpe düştü. Bu da, son 60 yıllık süreçte kişi başına düşen su miktarının 3'te bir azaldığı anlamına geliyor. Asıl kritik olan ise bu azalma yaşanırken nüfus artışının devam ediyor olması…
Son söz; “Porsiyonlarımızı küçültelim…”