Demokrasilerde siyaset, rekabet zemininde yapılır. Rekabetin tarafları ise siyasi partilerdir. İster siyaset ister ticaret isterse rekabetin esas ve meşru olduğu bütün alanlarda, rekabetle beraber mutlaka bulunması gereken bir şey daha vardır ki, o da nezâkettir. Nezaketten ve ahlâktan mahrum bir rekabet, bir tarafı veya tarafları canavarlaştırır. Fikirlerin ve meselelere yaklaşımların farklı olması, bir zenginlik ve avantaj iken, bunların dile getirilmesi esnasında şayet dil ve üslup nezaket sınırlarını aşar ve taşarsa, çözüm üretmekle yükümlü siyasetin bizzat kendisi problem haline gelir.
İl Genel Meclis Üyesi CHP’li İsmail Gürses adlı şeyin geçtiğimiz gün yaptığı bir çıkış üzerine yukarıdaki ilkeleri hatırlatmak zorunda hissettim. Her istediğini söyleyen, istemediğini işitir diyerek başlayalım... Gürses adlı şey nefret dilini kullanarak ötekileştirmeyi siyaset zannediyor. Ama sorsan bu konudan en rahatsız olanlar bu şeyler ve bu şeylerin partisi… Bu şey diyor ki, Vali Erzurumlu, AK Parti il Başkanı Erzurumlu, Bülent Turan’ın danışmanı Erzurumlu, işte birkaç bürokrat da var onlar da Erzurumlu ve bu isimler ayrımcılık yapıyormuş.
Bu söylem neresinden tutarsak elimizde kalıyor. Ne demek Erzurumlu ne demek Karadenizli ne demek Güneydoğulu… Memleket ne çektiyse bu etnik milletçi tavırdan çekti bu örümcek kafalı zihniyetten çekti. İki alkış alacağım diye kulağına üfürülen şeyleri “soruyorum” diyerek dile getiren bu acizliğe karşı durması gerekenler “CHP içindeki demokrasi havarileri” olmalı ama nerde… Göreceksiniz onların hiçbirinden ses çıkmayacaktır.
Valiyi eleştir, vekili, il başkanını eleştir, danışmanı eleştir “yerden yere vur.” Ama oralı, buralı diyerek söze başlarsan amacın farklı olduğu ortaya çıkar! O onu demiş, bu bunu demiş diyerek hiçbir somut bilgi, belge ortaya koymadan dedikodu yapmayı siyaset zanneden bu şeyler ne valiye ne diğer isimlere zarar vermez, veremez anca kendi partisine zarar verir, kendisini tartışmalı hale getirir.
İsmail Gürses adlı bu şey, AK Partili İl Başkanın eşinin adını ağzına alarak kendi uydurduğu yalanları iddia diye dile getiriyor sözüm ona Makas’ın eşi İl Özel İdarenin tüm mimarlık işlerini yapıyormuş! Makas Mimarlık, Çanakkale İl Özel İdaresine bugüne kadar tek bir iş yapmış, iş de öyle büyük bir şey değil, o işi de il başkanı olmadan evvel yapmış. İnsanların eşine, kızına, ekmeğine dil uzatarak yapılan siyaset yerin dibine batsın! Gürses adlı şeyin yalanlarına, manipülasyonlarına, iftiralarına karşı birileri de çıkıp dese ki “bunun adı şerefsizliktir!” kim buna hayır diyebilir… Bu arada kim hangi kuruma ne iş yapmış muhabbeti yapılacaksa bu işin altına onca CHP’li kalır demedi demeyin…
Kılıçdaroğlu, ayrıştırmayan, bütünleştirici bir dil kullanarak “dostlarıyla iktidar” hayali kurarken örümcek kafalı, kafatasçı Gürses gibi şeylerin varlığından sanırım haberdar değil… Tam da bu yüzden sözüm ona AK Partinin oyları düşüyorsa, CHP’nin oyları neden artmıyor işte bu İsmail Gürses gibi şeylerin yüzünden artmıyor, artmaz da… Bu şeyler bugün böylesi bir tavır ortaya koyarken yarın iktidar olsalar neler yaparlar bir düşünün…
Gürses adlı şey “soruyorum” diyerek iddialarını şu sözlerle bitiriyor; “Liyakatin hiç mi önemi yok? Yetkili kişilerin bu duruma bir açıklık getirmesi gerekiyor.” Ona karşılık şu soruları da biz kamuoyu adına soralım ve bitirelim. “Liyakatin hiç mi önemi yok?” diye soruyorsun ya sen hangi liyakatle o koltuğa oturtuldun? İki lafı biraya getiremeyen bir şey olarak kimin/kimlerin yönlendirmesiyle böylesi bir çıkış yaptın ve bunun karşılığında ne elde aldın/ne kadar aldın? Bunun adı erkeklik değil, hadi söyle “sahibin kim?