“Siyaset geniş anlamıyla toplumsal sorunlara çözüm üretme müessesesidir. Ancak, tüm toplumsal sorunlar siyasetin ana konusu olamaz. Yerel birtakım talepler, tamamen konu bazlı birtakım istekler ya da devletin müdahil olmadığı alanlardaki talepler farklı şekilde dile getirilir. Özellikle sivil toplum alanı tam da buraya hizmet eder. Ancak, ülkemizde son yıllarda sivil toplum kuruluşları kendilerine yakın gördükleri siyasi partilerin etrafında şekillenerek ve finansmanlarını buradan sağlayarak pozisyon aldıkları için farklı düşünce ve talepleri dile getiremiyorlar, getirmiyorlar... Bu durum da kamuoyunda sadece siyasetin dilinin hakim olmasına sebep oluyor. Bu hem siyaset kurumu hem de sivil toplum kuruluşları açısından iyi bir şey değil...
Gelin Çanakkale örneğine bakalım. “Bizim” derneklerin, vakıfların sayıları azımsanmayacak kadar fazla. Fakat bu oluşumları bizler sadece parti organizasyonları ve bürokrasinin düzenlediği programlarda koltuk kapmaya çalışırken görüyoruz. Valiyi, emniyet müdürünü, kurum müdürlerini, belediye başkanlarını düzenli olarak ziyaret ettiklerine, dernekleri için vakıfları için ardı arkası gelmeyen taleplerin dillendirilmesine şahitlik ediyoruz. İtiraf etmek gerekiyor ki bu ziyaretlerin geneli kurumsal ilişikleri geliştirmekten ziyade “fırsatı değerlendirerek” bireysel ilişikleri geliştirmeye dönüşüyor. Yoksa koca koca STK’lar neden iki üç kişiyle bu ziyaretleri yapsın…Buna bir şekilde nüfuz elde etmek de diyebiliriz… Hele bir de sırtını, merkezi İstanbul, Ankara’da olan bir STK’nın şubesine dayamış olanlar var ki onların “konforu” kimsede yok. Bunları çoğu vaktiyle bir yeri ele geçirmiş. Günümüzde hiçbir karşılığı olmamasına rağmen, hükmünü yürütmeye devam ediyor…
Bunca imtiyaza sahip iktidar ve devlet gücü şemsiyesi altındaki “bizim” STK’ların yereldeki sorunlar ve bunların çözümüne ilişkin hazırladıkları referans olacak tek bir çalışma, rapor hazırladıklarını da göremiyoruz. “Bizim” STK’lar ağırlıklı olarak günlük ihtiyaçlara odaklanmış durumda. Yemek, giysi, ev eşyası bulmaya yönelik çalışmaları iş yapmak olarak görüyorlar. Bunu da zaten siyaset ve ilgili devlet kurumlarına bir telefon açarak hallediyorlar. Onca örnek verebilirim ama sanırım mesele anlaşılmıştır… Bu haliyle sayıları her geçen gün artan “bize yakın” dediğimiz STK’ların ne kendilerine ne ait olduklarını iddia ettikleri düşünceye bir katkı sağlamaları mümkün değil.
Bu yazdıklarımı muhtemelen hiçbir dernek, vakıf, oluşum üstüne almayacak ama olsun… Vakit geçirilmeden Türkiye’de de gücü bağımsızlığında olan STK’ların yaygınlaştırılması ile ilgili teşvik ve yönlendirmeler yapılmalı. Günümüzün gerçekten sivil toplum çağı olması olgusundan dolayı gerçeklere kayıtsız kalınmaması gerekmektedir.
***
Vay Efendim O Bizim Adamımızdı
Benzer başka bir soruna daha dikkat çekerek yazıyı bitirmek isterim. Çanakkale Sağlık İl Müdürü değiştir genç bir arkadaşımız bu göreve getirildi hayırlı uğurlu olsun. Müdür bey göreve geldiğinde yönetim kademelerinde çeşitli değişikler yapacağını söyledi. “Vay efendim o bizim adamımızdı…” diyenler oldu/olacaktır. Fakat kamu kurumlarına böyle bir baskı kurmak doğru değil. Çünkü bu tavır sorumluluk verilen kişinin elinden yetkisinin alınması demektir. Yetkisi alınan kişiden başarı beklemek ise mümkün değildir. Burada isimlere takılmamak gerektiğini düşünüyorum. Konuya profesyonel olarak bakılmalı, kan değişimi, rotasyon kamu kurumları için bir zorunluluktur. Siyasi iradenin de bu konuda ki tavrı görmek isteyenler için açık. Aile Sosyal İl Müdürü, Gençlik Spor İl Müdürü değişti, bunlara “sorumluluk da sende, yetki de sende başarı istiyoruz, yoksa hesabını sorarız” denildi ve bu iki kurumda gerçekten iyi şeyler olduğuna şahitlik ediyoruz. O yüzden kimsenin bu konularda sorun çıkarmaması gerekir.
Söylemeden geçmemeli, hakkı teslim etmeliyiz. Devlet Hastanesi Başhekimi Ufuk Tali. Hastanenin taşınma sürecinde en büyük yükü üstlendi, pandemi sürecinde büyük fedakarlık gösterdi, baş belası bir sağlık il müdürüne rağmen iş yapmaya çalıştı. Çok başarılı oldu, çok sevildi, onca dost kazandı. Bugün siyasette ve bürokraside çaldığı her kapı sonuna kadar açılacaktır. Bir insan için bundan daha büyük bir mutluluk, mükafat olmaz sanırım.