Depremlerin sıklığı kentsel dönüşüm meselelerinin daha fazla gündeme gelmesine sebep oluyor. Barbaros mahallesinde, Fevzipaşa’da tek katlı evlerin nasıl çok katlı yapılar haline dönüştüğüne ev sahiplerinin cebinden beş kuruş çıkmadan yeni daire sahip olmalarına “ne güzel güzel oldu” diyerek izledik. Bu tablonun aslında bize neleri kaybettirdiğini, apartmanlarla modernleşme projesinin sonuçlarının neler olduğunu gösteren bir projeksiyonu sizlerle paylaşmak isterim. Buyurun efendim…
“Sahip olduğu onca avantaj ve üstün vasıflara rağmen müstâkil evler “gece kondu” denilerek göz ardı edildi ve apartman daireleri müstâkil evlerin tahtını ele geçirdi.
Apartmanlar Modernleşme Projesinin bir parçası olarak ilk defa Cumhuriyet döneminde yaygınlık kazanmaya başladı. Bu çok yönlü proje ile bir yandan halkın Batı kültürü ile teması sağlanmış, bir yandan zahmetsiz sermaye birikimi ile yeni bir zengin müteahhit/burjuva sınıfı yaratılmış, diğer yandan kapitalizmin yeşereceği kentler göçler ile teşvik ve takviye edilmiştir… Bir taşla birkaç kuş birden vurulmuştur.
Apartmanlar birer toplu konuttur. Müşterektir, müstâkil değildir. Daireler sahiplerine ait olsa bile arsa, merdiven, asansör, bodrum ve çatılar ortak mülkiyettir. Müstâkil evler toprak/yer, apartman daireleri ise hava/kat mülkiyetidir. Kat mülkiyeti ile mâlikler toprağın değil ancak havada bir hücrenin/mekânın sahibidirler. Bu sahiplik sanaldır aslında, apartman yıkıldığında gerçek o zaman anlaşılacaktır. Şimdi 5 katlı 10 daireli bir apartmanın depremde yıkıldığını veya servis ömrü dolduğunda bizzat yıktırıldığını düşünelim, muhtemelen şu problemler ile karşılaşılacaktır. (Betonarme apartmanların ömrü sonsuz değil, en fazla 75 senedir.)
1) 10 daire aralarında para toplayıp kendilerine yeni bir inşaat yapamaz, zîra apartmanda zaten orta ve düşük gelir grupları oturur.
2)İkinci olarak herkese arsa payları dağıtılsa bir aileye 5-10 m2 düşeceğinden bu da bir işe yaramaz.
3)Yapım işi bir müteahhite verilse mevcudun neredeyse iki katı imar izni almaksızın işe başlamaz, çünkü diğer yarısını satarak inşaata başlayacaktır.
4)Kredi çekilerek inşaata başlansa bu da orta gelir grupları için en az 15-20 sene, ayda 1-2 bin lira maaş alan dar gelirliler için ise 35-40 senelik borçlanma demektir, bu şıkkı da geçiniz…
Hâsılı apartmanların üç nesil sonra evsizlik üreteceği kesindir. Türkiye'de 75 ve üzeri yaşlarda apartman sayısı az olduğu için mülkiyet problemi şimdilik ötelenmiş görülmektedir, ama eninde sonunda Türkiye bu sorun ile mutlaka yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Kentleşme, apartman (kat mülkiyeti) bir mülksüzleştirme siyaseti ve projesidir.
Oysa müstâkil evler için sayılan bu olumsuzlukların hiçbiri geçerli değildir. Ev yıkılsa bile arsanıza 50 bin liraya tekrar yeni bir ahşap/prefabrik ev yaptırabilirsiniz. Bu miktarda bir para kredi çekmeksizin dostlardan bile temin edilebilir.
Müstâkil evler kapitalizme karşı bir direnç unsurudur. 5-10 senede bir müzminleşen ekonomik krizlere karşı bir dalgakıran vazifesi görür. Aidat yok, kira yok, borç yok… Böyle bir bahçeli müstâkil evde daha neler yapılabilir neler? 1'er adet erik, dut, kiraz ağacı dikilebileceği gibi ayrıca domates, biber, maydanoz, marul bir ailenin yıllık ihtiyacını karşılayabilecek birçok ürün yetiştirilebilir. Küçük bir kümeste 3-5 tavuk bakılabilir. Bahçede su kuyusu açılabilir…”