Günümüzde belki de en çok konuşmamız gereken konulardan biri şüphesiz eğitimdir. Gelin bugün eğitimi konuşalım... Aşağıda okuyacağınız makaleyi geçtiğimiz günlerde bir sivil toplum kuruluşu için yazmıştım. Sizlerle de paylaşmak istedim.
“Toplumsal sınıflaşmanın eğitimde fırsat eşitsizliği üzerine etkilerinin” neler olduğunu ve bunların nasıl giderilmesi gerektiği konusu ülkenin 100 yıllık meselesidir.
Şüphesiz ki yıllar içinde çok ciddi mesafeler kat edilmiştir fakat Avrupa ülkelerine tabloya baktığımızda daha alacak çok yolumuzun olduğunu görmekteyiz.
Eğitimde fırsat eşitliğinin yüksek olduğu toplumlar, çocukların sahip oldukları eğitim fırsat ve imkanlarının ailelerinin ekonomik durumundan çok etkilenmediği toplumlardır. Fırsat eşitliğinin yüksek olduğu toplumlarda hayata nereden başladığımız, hayatta ne kadar başarılı olduğumuz konusunda daha az belirleyici olurken, fırsat eşitliğinin düşük olduğu toplumlarda bunun aksine başlangıç noktamız önem taşır.
Türkiye fırsat eşitliğinin düşük olduğu ülkeler kategorisindedir, bunun sebebini şu rakamlara bakarak açıkça görebiliriz. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (Türk-İş) açıkladığı son rakamlara göre Türkiye’de bugün dört kişilik ailenin açlık sınırı 2 bin 438, yoksulluk sınırı ise 7 bin 942 liradır. Evli, eşi çalışmayan 4 çocuklu bir vatandaşın bugün aldığı asgari ücret 2.480 liradır. Türkiye'de kayıtlı işçilerin en az yüzde 40'ı asgari ücretle çalışıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2014 verilerine göre Türkiye’deki kayıtlı işçilerin yüzde 40’dan fazlası asgari ücretle çalışıyor. 2010 yılı verilerine göre Avrupa’da asgari ücretle çalışan işçi oranının en yüksek olduğu ülke açık ara Türkiye.Kayıt dışı çalışanlar ve asgari ücret primi tanımı hesaba katıldığında Türkiye’deki oran yüzde 40’tan daha yüksek.
Toplumsal sınıflaşmanın en önemli belirleyicisi yukarda belirttim gibi asgari ücret ve bu ücretle çalışmak zorunda olan kişi sayısıdır. Toplumda ve hayatın her alanında fırsat eşitliği asgari yaşam şartlarının iyileştirilmesiyle ancak mümkündür.
Eğitimde fırsat eşitliği yükseltmek için yapılması gereken en önemli adım asgari ücretin yoksulluk sınırına (7 bin 942 lira) yükseltilmesidir. Evine bu kazancı götüren anne/baba bugüne kıyasla yaşam standartlarını hemen ertesi gün iyileştirmek için adımlar atacaktır. Daha büyük metrekarede bir ev arayışına girecek ve bu arayış belki de çocuğun kendine ait bir odası olmasını sağlayacaktır. Kendine ait odası olan çocuğun “değerli hissetmesi” okul başarısına olumlu katkı sağlayacaktır. Eve giren kazancın miktarıyla doğru orantılı olarak artan bu iyileşmenin bir sonucu olarak aile çocuğuna bilgisayarı yoksa bilgisayar alacak, interneti yoksa internet alacak, daha iyi bir eğitim alması için belki özel okul tercihlerini gözden geçirecek, belki de çeşitli destekleme kurslarına yazdıracak. Yani haneye giren kazanç miktarı arttıkça yaşam standartlarının iyileştiği görülecektir.
Eğitimde fırsat eşitsizliğine sebep olan en önemli madde ekonomidir. Bunun yanında yaşanılan coğrafya da en az ekonomi kadar etkilidir. İbn-i Haldun’un “Coğrafya Kaderdir” sözü aslında meselenin özetidir. Türkiye’nin doğusundan batısına gidildikçe fırsat eşitliğiyle birlikte sosyo-ekonomik kalkınmışlık düzeyi de artıyor. Erzurum’da yaşan bir çiftçi Çanakkale’de yaşan bir çiftçi kıyaslandığında, Çanakkale’de ki çiftçi yüzde ellilere varanda daha yoğun bir mahsül alıyor. Erzurum’da yaşan bir aile yıllık ısınma gideri için 3 bin lira öderken Çanakkale’de ki bir aile 1.500 lira ödemektedir. Bu ve benzer verilerin ekonomi üzerinde ki etkisi büyüktür giderler arttığı için eğitime harcanan pay da mecburi olarak azalmaktadır. O yüzdenden tekrar etmekte fayda var “Coğrafya Kaderdir”
Ve yine eğitimdeki fırsat eşitliğinin önündeki engellerden biri de cinsiyetçi bakış açılarıdır. Türkiye bu sorununu 20 yıl öncesine göre bugün neredeyse çözmüştür. Bundan 20 yıl önce sosyal ve ekonomik gelişimin düşük olduğu yerlerde, kız çocukları da eğitime daha az erişebilmekteydi. Devletimizin uyguladığı politikalar ve zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarmış olması bu alandaki eşitsizliği bitme noktasına getirmiştir.
Son olarak Teknolojinin fırsat eşitliği üzerine etkilerine değinerek konuyu bitirmek isterim.
Çağımız şüphesiz teknoloji çağıdır. Teknolojiden etkilenmeyen veya yararlanamayan insan sayısı neredeyse yok denecek kadar azdır. Yine şüphesiz teknoloji insan hayatını birçok alanda kolaylaştıran bir etkendir. En basitinden bir kişinin gidip görme fırsatı olmadığı bir kenti veya ilgi çekici bir yeri bilgisayar ve internet sayesinde kabataslak da olsa görme şansı bulmaktadır. Teknolojinin eğitimdeki yerine baktığımızda ise aynı şartlara sahip olmayan insanların, aynı alanda, aynı bilgilere ulaşma fırsatı sağlamaktadır.
Bundan çok değil bir 10 yıl öncesini bile düşünürsek, şehir merkezlerine göre daha ücra yerlerde eğitim öğretimine devam eden öğrenciler ile şehirlerde olan öğrenciler arasında büyük bir eşitsizlik vardı. İmkân yetersizliğinden dolayı öğrenciler bilgiye her istediklerinde ulaşamıyorlardı ve bu büyük sıkıntı yaratıyordu. Son dönemlerde buy sorunu aşma gayretiyle geliştirilen FATİH, EBA gibi projeler sayesinde fırsat eşitliği sağlanmaya çalışılmaktadır. Proje kapsamında dağıtılan tabletler ve akıllı tahtalar sayesinde artık sınıf ortamında da bilgiye çok rahat erişebilmekte. Ayrıca okul dışında da öğrenciler EBA aracılığı ile ders tekrarları yapıp, öğrendikleri konularla ilgili etkinlikler yapma imkânı buldu. Her öğrencinin EBA’ya girebilmesi için de 3 GB internet, öğrencilere ücretsiz hale getirildi. Yaşadığımız pandemi süreciyle uzaktan eğitim modelinin geçici bir dönem içinde olsa mecburi olması bu alana yapılacak yatırımların daha da artmasına sebep olmuş bu kriz bir yönüyle yeni bir fırsatı yaratmıştır. Eğitim adına atılmış ve atılacak bu ve benzer projelerle eğitimde fırsat eşitliğini büyük oranda sağlanması hedeflenmektedir.