Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Pandemi Sürecindeki En Büyük Kaybımız

Pandemi süreci hayatı birçok yönde olumsuz etkiledi. Peki bu süreç hayatımıza hiç mi katkı sağlamadı? Bu soruya bulduğum cevap şu şekilde; “Üretken dalganın önü açıldı” ne demek bu, “aşı geliştirme çalışmaları, içimizde yeni bir çağa dair umut vermeli. Aşı kullanımı, sürü bağışıklamasına giden yola hız kazandırır. Bunun ardından toplum, tıpkı daha önceki pandemilerdeki gibi toparlanabilir. Tarih, bizi nelerin bekliyor olabileceğini gösteriyor. Nitekim ekonominin, teknolojinin ve ticaretin 1918-1921 yılları arasında yaşanan İspanyol Gribi'ne verdiği tepki son derece etkileyiciydi. Elektrik şalterine bastığınızda yanan ışığı, herkesin bütçesine uygun Ford T model otomobilini, milyonlarca insanı haberlerle buluşturan radyoyu ya da telefonu bir düşünün. Tüm bu buluşlar, küresel bir pandemi ve bir dünya savaşının sona ermesinin sebep olduğu bir iyimserlik dalgası tarafından başlatılmıştı. Benzer gelişmeler bu sürecin sonunda da yaşanabilir.”  Peki dünya genelinde böyle bir beklenti varken ülkemiz için bu konuda bir umut var mı? Açıkçası hayal kırıklığı yaşadığımı söylemeliyim. Büyük beklenti içinde olduğumuz üniversitelerimizden bu süreçte ses getiren bir çalışma neredeyse yok gibi. Oysa ki uzaktan eğitim süreci, hocaların üzerindeki iş yükünü oldukça azalttı buna rağmen üniversitelerimiz neredeyse hiçbir şey üretemedi. Bu süreçte ki en büyük kayıplarımızdan birisi belki de budur!  Aşı ile Birlikte Gelecek Tartışmalar Ocak ayında aşılamalara başlanacağı konuşuluyor. Sadece Almanya merkezli BioNTech ile Amerikan Pfizer şirketlerinin ortak ürettiği aşının dışında başka ülkelerden de güzel haberlerin gelmesi yakındır. Aşıya ne kadar yaklaşırsak aşı ile ilgili tartışmalarda o denli artacak. Sağlık sistemindeki uzmanların uykusunu kaçıran şey, kendilerine Bill Gates'in görünmez mikroçiplerinin enjekte edeceğine inanan bir avuç insan değil. Daha çok, aşı konusunda kararsız olanlar. Yapılan bir ankete göre, Avrupa’da toplumun sadece yüzde 7'si COVİD aşısını reddediyor. Ama her beş kişiden biri kararsız.Aşının gerektiği gibi test edilmediğine inanan kadın sayısı ise erkeklerden fazla. Bu kararsız insanlar arkadaşlarının Facebook'ta paylaştığı bir mesajdan kolayca etkilenebilir, başkaları aşılandığında ne olacağını bekleyip görmeyi tercih edebilirler. Hastalık tanısı konulan kişilere tedavi için verilen ilaçları dahi içmeyi reddedenlerin sayısını dikkate alırsak ülkemizde aşıyı reddedenlerin sayısının bir hayli fazla olacağına şahitlik edeceğiz. Geçmiş tecrübelerimiz de buna bize söylüyor, hatırlayın 2009 yılında domuz gribi meselesindeki tartışmaları… Öyle ki o dönem Başbakan olan Erdoğan ile Sağlık Bakanı Akdağ arasında bile aşı yüzünden tartışma yaşanmış ve o tartışma kamuoyuna şu şekilde yansımıştı; Erdoğan, “Sağlık Bakanımla aynı düşünmüyorum” diyerek aşının zorunlu değil, isteğe bağlı olduğunu söylemiş. Domuz gribi aşısı olmayı düşünmediğini de açıklayarak. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a, “Başbakan da aşı olacak demişsin, haberim olmadan benim adımı vermişsin, hemen düzelt” diye çıkışmıştı. Aşı ile ilgili son bir şey söylemek gerekirse, neredeyse bir yıldan kısa sürede böylesine etkili aşıların geliştirilmiş olması benzersiz. Bu tablo, bilimin zaferi bu ve önümüzdeki yıllarda araştırma bütçeleri dağıtılırken siyasetçilerin aklından çıkarmaması gereken bir konu. Uygarlıklar, bilim ve araştırma üzerine inşa edilmiştir ve kısa vadede tasarruf gibi gözüken, uzun vadede oldukça pahalıya patlayabilir… Bu Belanın Bedelini Hepimiz Ödüyoruz, Ödeyeceğiz  Sürecin getirdiği ekonomik zorluklardan bahsederek bitirmek isterim. Hemen her gün bir sektör temsilcisinin “bize destek olun” çağrısına şahitlik ediyoruz. Haklı talepleri, devlet imkanları doğrultusunda karşılamaya çalışıyor. Devletin, sen işçini çıkarma, kısa çalışma ödeneğiyle ben destek olacağım demesi bile tek başına çok kıymetli. En önemli desteklerinden birisi de daha birkaç ay öncesine kadar enflasyonu dikkate aldığımızda eksi faizle, isteyene uzun vadeli kredi verilmesi oldu. Dağıtılan sosyal yardımlar ise halen daha devam ediyor. Evet bunlar yeterli değil ama Türkiye gerçeklerini dikkate aldığımızda düne göre çok iyi ama bugün ile kıyaslarsak yeterli değil lakin elden gelen de budur. Maalesef bu belanın bedelini hepimiz ödüyoruz, ödeyeceğiz…  Yeniden alınan kısıtlama kararları sebebiyle “uzaktan çalışma” süreci bir kez daha ağırlık kazandı. Daha önce yazmıştım tekrar etmekte fayda görüyorum. Uzaktan çalışmanın yaygınlaşması ve faydalı mesleklerin saygı görmesi, gereksiz işlerin ciddi olarak gözden geçirilmesine yol açtı. “Saçma sapan” işler olarak hor görülen meslekler, artık eskisinden de faydasız görünecektir. Öte yandan kısa vadede sağlık sebepleriyle, uzun vadedeyse tüm iş dünyasının artık faydalı mesleklere ve bireysel çalışmaya izin veren organizasyon yapılarına değer vermesi yüzünden dar alanda fiziksel yakınlık gerektiren meslek dallarına geri dönüş, sorun olabilir.  Bunun bir sonucu olarak “saçma sapan” diye tabir edilen işlerin bitmesi, işsizliği artıracaktı. Umudumuz ve dileğimiz, bu insanların bir an önce daha faydalı işler bulmaları…
Ekleme Tarihi: 23 Kasım 2020 - Pazartesi

Pandemi Sürecindeki En Büyük Kaybımız

Pandemi süreci hayatı birçok yönde olumsuz etkiledi. Peki bu süreç hayatımıza hiç mi katkı sağlamadı? Bu soruya bulduğum cevap şu şekilde; “Üretken dalganın önü açıldı” ne demek bu, “aşı geliştirme çalışmaları, içimizde yeni bir çağa dair umut vermeli. Aşı kullanımı, sürü bağışıklamasına giden yola hız kazandırır. Bunun ardından toplum, tıpkı daha önceki pandemilerdeki gibi toparlanabilir. Tarih, bizi nelerin bekliyor olabileceğini gösteriyor. Nitekim ekonominin, teknolojinin ve ticaretin 1918-1921 yılları arasında yaşanan İspanyol Gribi'ne verdiği tepki son derece etkileyiciydi. Elektrik şalterine bastığınızda yanan ışığı, herkesin bütçesine uygun Ford T model otomobilini, milyonlarca insanı haberlerle buluşturan radyoyu ya da telefonu bir düşünün. Tüm bu buluşlar, küresel bir pandemi ve bir dünya savaşının sona ermesinin sebep olduğu bir iyimserlik dalgası tarafından başlatılmıştı. Benzer gelişmeler bu sürecin sonunda da yaşanabilir.” 

Peki dünya genelinde böyle bir beklenti varken ülkemiz için bu konuda bir umut var mı? Açıkçası hayal kırıklığı yaşadığımı söylemeliyim. Büyük beklenti içinde olduğumuz üniversitelerimizden bu süreçte ses getiren bir çalışma neredeyse yok gibi. Oysa ki uzaktan eğitim süreci, hocaların üzerindeki iş yükünü oldukça azalttı buna rağmen üniversitelerimiz neredeyse hiçbir şey üretemedi. Bu süreçte ki en büyük kayıplarımızdan birisi belki de budur! 

Aşı ile Birlikte Gelecek Tartışmalar

Ocak ayında aşılamalara başlanacağı konuşuluyor. Sadece Almanya merkezli BioNTech ile Amerikan Pfizer şirketlerinin ortak ürettiği aşının dışında başka ülkelerden de güzel haberlerin gelmesi yakındır. Aşıya ne kadar yaklaşırsak aşı ile ilgili tartışmalarda o denli artacak. Sağlık sistemindeki uzmanların uykusunu kaçıran şey, kendilerine Bill Gates'in görünmez mikroçiplerinin enjekte edeceğine inanan bir avuç insan değil. Daha çok, aşı konusunda kararsız olanlar. Yapılan bir ankete göre, Avrupa’da toplumun sadece yüzde 7'si COVİD aşısını reddediyor. Ama her beş kişiden biri kararsız.Aşının gerektiği gibi test edilmediğine inanan kadın sayısı ise erkeklerden fazla. Bu kararsız insanlar arkadaşlarının Facebook'ta paylaştığı bir mesajdan kolayca etkilenebilir, başkaları aşılandığında ne olacağını bekleyip görmeyi tercih edebilirler. Hastalık tanısı konulan kişilere tedavi için verilen ilaçları dahi içmeyi reddedenlerin sayısını dikkate alırsak ülkemizde aşıyı reddedenlerin sayısının bir hayli fazla olacağına şahitlik edeceğiz. Geçmiş tecrübelerimiz de buna bize söylüyor, hatırlayın 2009 yılında domuz gribi meselesindeki tartışmaları… Öyle ki o dönem Başbakan olan Erdoğan ile Sağlık Bakanı Akdağ arasında bile aşı yüzünden tartışma yaşanmış ve o tartışma kamuoyuna şu şekilde yansımıştı; Erdoğan, “Sağlık Bakanımla aynı düşünmüyorum” diyerek aşının zorunlu değil, isteğe bağlı olduğunu söylemiş. Domuz gribi aşısı olmayı düşünmediğini de açıklayarak. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a, “Başbakan da aşı olacak demişsin, haberim olmadan benim adımı vermişsin, hemen düzelt” diye çıkışmıştı.

Aşı ile ilgili son bir şey söylemek gerekirse, neredeyse bir yıldan kısa sürede böylesine etkili aşıların geliştirilmiş olması benzersiz. Bu tablo, bilimin zaferi bu ve önümüzdeki yıllarda araştırma bütçeleri dağıtılırken siyasetçilerin aklından çıkarmaması gereken bir konu. Uygarlıklar, bilim ve araştırma üzerine inşa edilmiştir ve kısa vadede tasarruf gibi gözüken, uzun vadede oldukça pahalıya patlayabilir…

Bu Belanın Bedelini Hepimiz Ödüyoruz, Ödeyeceğiz 

Sürecin getirdiği ekonomik zorluklardan bahsederek bitirmek isterim. Hemen her gün bir sektör temsilcisinin “bize destek olun” çağrısına şahitlik ediyoruz. Haklı talepleri, devlet imkanları doğrultusunda karşılamaya çalışıyor. Devletin, sen işçini çıkarma, kısa çalışma ödeneğiyle ben destek olacağım demesi bile tek başına çok kıymetli. En önemli desteklerinden birisi de daha birkaç ay öncesine kadar enflasyonu dikkate aldığımızda eksi faizle, isteyene uzun vadeli kredi verilmesi oldu. Dağıtılan sosyal yardımlar ise halen daha devam ediyor. Evet bunlar yeterli değil ama Türkiye gerçeklerini dikkate aldığımızda düne göre çok iyi ama bugün ile kıyaslarsak yeterli değil lakin elden gelen de budur. Maalesef bu belanın bedelini hepimiz ödüyoruz, ödeyeceğiz… 

Yeniden alınan kısıtlama kararları sebebiyle “uzaktan çalışma” süreci bir kez daha ağırlık kazandı. Daha önce yazmıştım tekrar etmekte fayda görüyorum. Uzaktan çalışmanın yaygınlaşması ve faydalı mesleklerin saygı görmesi, gereksiz işlerin ciddi olarak gözden geçirilmesine yol açtı. “Saçma sapan” işler olarak hor görülen meslekler, artık eskisinden de faydasız görünecektir. Öte yandan kısa vadede sağlık sebepleriyle, uzun vadedeyse tüm iş dünyasının artık faydalı mesleklere ve bireysel çalışmaya izin veren organizasyon yapılarına değer vermesi yüzünden dar alanda fiziksel yakınlık gerektiren meslek dallarına geri dönüş, sorun olabilir.  Bunun bir sonucu olarak “saçma sapan” diye tabir edilen işlerin bitmesi, işsizliği artıracaktı. Umudumuz ve dileğimiz, bu insanların bir an önce daha faydalı işler bulmaları…

Yazıya ifade bırak !