Küreselleşmeye açık, hızlı teknolojik ve sürekli yenilenebilen değişimin yaşandığı çağımızda hantal ve iş görmez bir pozisyona demir atmış olan kamu bürokrasisi, neredeyse her sektörde iş insanlarının hızını kesmeye devam ediyor! Evet düne göre daha iyi durumdayız ama bu yeterli değil. Halen daha aşamadığımız “bugün git yarın gel” belirsizliği yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye’den vazgeçip yatırımlarını daha ucuz maliyetli ve az bürokrasinin işlediği ülkelere yapmasına sebep oluyor. Ülkemiz döviz ihtiyacını bir şekilde karşılayabilmek için çeşitli ülkelerle swap anlaşmaları yapmaya çalışırken, ülkemize doğrudan sermaye girişi sağlayacak yabancı yatırımcıyı bürokrasinin keyfine kurban etmek anlaşılabilir bir durum değil.
Neden mi bunlardan bahsettim… Kanadalı Alamos Gold ve Türkiye'deki iştiraki Doğu Biga Madenciliğin yaşadıklarını Alamos Gold özelinde “kamu bürokrasisinin” nasıl tıkandığını ve bunun ülke ekonomisine olan etkilerini hatırlatmak için bunlardan bahsettim. Öncelikle olarak şunu belirtmek isterim. Konunun sadece ekonomik kısmına dikkat çekmek istiyorum. Çünkü projeyle ilgili bugüne kadar söylenmesi gereken her şey söylendi. Ve karşıt görüşte olanlar birbirini ikna edemedi…
Öyle ki firma bir çağrıda bulundu ve dedi ki biz zaten ilgili kurumlarca denetleniyoruz ama gelin ikinci bir komisyon daha kuralım. Bu komisyonun içinde Çanakkale Belediyesi yetkilileri, Kent Konseyi, Üniversiteden bilim adamları olsun. Bu komisyonla birlikte sahadaki çalışmaları denetleyelim, basın aracılığı ile de sürekli olarak kamuoyu ile paylaşalım. Bu çağrıya cevap vermesi gereken Çanakkale Belediyesi hiçbir şey demedi, hayır demenin kolaycılığına kaçtı…
Firma yaptığı açıklamada bölgedeki projelerinde, yaklaşık yüzde 38’lik bir oranın Türkiye’ye kalacağını açıklamıştı. Şirketin, her üç projesinde altın üretimi gerçekleştirmesi durumunda Türkiye’ye 550 milyon doların üzerinde doğrudan katkı sağlanmış olacaktı. Yaklaşık 150 milyon dolar devlet hakkı ödemesi yapılacaktı. 66 Milyon dolar Orman İzin Bedeli Ödemesi, 76 milyon dolar çalışanlar üzerinden gelir vergisi ödemesi, 271 milyon dolar da vergi ödemesini içeriyor. 1 buçuk milyar dolarlık, brüt bir harcama ön görülüyor. Bunun Gayri Safi Yurt İçi Hâsılaya etkisi de 824 Milyon Dolar ilave anlamına geliyor. Projelerde, 219 Milyon Dolarlık da iş gücü geliri söz konusu. Doğrudan gelirlerin yüzde 50’si yerel makamlara ve il idaresine yüzde 50’si ise Hazineye aktarılacaktı. Dolayısıyla projeden elde edilecek gelirin yarısı, direk Çanakkale halkının yararına kullanılacaktı. Doğrudan, dolaylı ve tetiklenen katkılar birlikte değerlendirildiğinde, ortaya çıkacak ekonomik değerin yöre için çok önemli olacağı görülüyor.
Alt yüklenicilerle birlikte yüzlerce kişiye istihdam sağlayacak projenin ekonomik boyutu “ya beklesin…” denilemeyecek kadar büyük. Ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacak yatırımcı “bugün git yarın gel” belirsizliğini daha önce defalarca yaşadığı gibi yaklaşık 6 aydır bir kez daha yaşıyor. Burada ki problem belirsizlik durumudur! Karar vericiler “evet izin veriyoruz başlayın” veya “hayır izin vermiyoruz kapatın” deyip bu belirsizliği ortadan kaldırılmalıdırlar.
Dünya da gerekse de Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancılar düne göre daha çekingenler. Yatırım yapacakları ülkeyi ince eleyip sık dokuyorlar. Dolayısıyla ülkemize daha fazla doğrudan yabancı sermaye çekmek istiyorsak, belirsizlikleri ortadan kaldırmamız gerekiyor. Çünkü bu belirsizlik ülkemizde yatırım yapan ve yapmayı planlayan uluslararası yatırımcıların gözünü korkutuyor...
Ve son söz: Yerli şirketlerin milyonlarca işsizi istihdam edecek kadar yatırım yapmaya ne takati ne de parası var. Bu koşullarda "Yabancı sermaye defolsun" demek, fildişi kulede oturup ahkam kesmekten başka bir şey olmaz…