15 Kasım tarihinde yapılan Çanakkale Devlet Hastanesi kantin
ihalesi kamuoyunda türlü iddialarla yer bulmuştu hatırlarsanız. 19 firmanın
katıldığı ihale 3 saat 40 dakika sürmüş ve kıran kırana bir mücadele sonucu
yıllık 1 milyon 701 bin lira veren bir firma, 3 yıllık işletme hakkını elde
etmişti. İhale iptal oldu, sebebi ise tamamen teknik bir konu, ihale ilanı
belirtilen süreler içinde yerel bir gazetede yayınlanmaması gibi bir durum söz
konusu. 19 firmadan hiçbiri iddia
edildiği bu ihalede şaibe var gibi bir sebepten dolayı ihale iptal edilsin
başvurusunda bulunmadı, çünkü öyle bir durum yoktu ve her şey kameraların kayıt
aldığı, gözler önünde oldu. İhale
önümüzdeki günlerde yeniden yapılacak, bu süre zarfında da kantin devlete ait
olan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İktisadi işletmesi tarafından
işletiliyor, gelen vatandaş mağdur en azından vatandaşın asgari ihtiyaçlarına
cevap verilsin diye böyle bir çözüm bulunmuş.
Hastane kantin ihalesini 1 milyon 701 bin liraya yapılmış olması,
aynı şartlarda belki ikinci ihalede 2 milyonu bulacak olması anlamına gelir.
Aslında bu durum çok da doğru bir şey değil. Ben işin bu kısmıyla ilgili olarak
birkaç öneride bulunmak istiyorum. Yaklaşık 2 milyon lira bedelle ihale edilen
bu kantin ihalesinde firma maliyetini çıkarmak için haklı olarak çayı en az 2-3
liraya, tostu 3-5 liraya, suyu 1 liraya belki de daha fazlasına satacak.
Çanakkale Sağlık İl Müdürlüğüne önerim ise devleti zarar
ettirmesi evet evet zarar ettirmesi…! Dün yaklaşık 2 milyona ihale ettiği
kantini, bugün 500 bin liraya en fazla 1 milyona ihale etmesini teklif
ediyorum.
Nasıl mı, müdürlük kantin ihalesi şartnamesinde hastaların en
çok satın aldığı 20 kalem ürünün hangi fiyattan satılacağını belirler ve
ihaleye giren firmalara demiş olur ki; “Devletimizin
Allaha şükür vatandaşına en güzel hizmeti sunuyor, hastanemiz 5
yıldızlı otel kalitesinde, vatandaşlarımız
ücretsiz olarak bu hizmetlerden faydalanıyorlar.
Devletimiz böylesi bir imkânı sağlamışken,
biz de karınca devletimizin ortaya koyduğu bu misyonla hareket etmeliyiz. Burası kordonda bir kafeterya değil, burası hastane kantini, şehrin dört bir
yanından ve kırsaldan insanlar
buraya şifa bulmak için mecburiyetten geliyorlar,
vatandaşlarımız buraya ulaşmak için zaten türlü zorluklar çekiyorlar. Şuracıkta bir çay içmek, karnını doyurmak isterse acaba ne kadar
tutar diye düşünmemeli. O yüzden biz 20 kalem
ürünün fiyatını, maliyetinin az biraz üstünde belirledik,
mesela çay, su 50 kuruş olacak…”
Böylesi bir duruş ve devlet adamlığı
küçücük bir kantin ihalesinde kendini gösterse ne güzel olur değil mi?