AK Partide aday tanıtımı geçtiğimiz hafta sonu yapıldı. Adaylara baktığımızda ehven-i şer durumu olduğunu söyleyebiliriz yani kötülerin en iyisi. Peki neden bunu söylüyoruz, aday gösterilen isimlere baktığımızda cesaretle alınan bazı kararların uygulandığına şahitlik ederken, bazı kararların ise alınamadığını görüyoruz… O kararlar alınmadığı için bugün 12 ilçeye baktığımızda yüzde yüz garanti AK Parti alır dediğimiz sadece 3 ilçeyi görüyoruz… Teker teker isimlerin üzerinde durmayı çok doğru bulmuyorum ama bırakın sokağı, vatandaşı AK Partide yönetim kademesinde olanların dahi kabul etmediği, edemediği isim/isimlerin aday gösterilmesi durumu söz konusu… Birçok ilçede tablo şu; “AK Parti seçimi kazandığı o ilk dönemden daha zor bir seçime giriyor.”
İşte tam da bu yüzden AK Parti genel merkezi seçimin sloganını “Gönül belediyeciliği” genel merkez bu sloganla aslında bir özeleştiri de yapıyor. Bu söylemle birlikte yapılan iç değerlendirmelerde de yerel yönetimde görev alacaklara, “Gönül” kavramıyla uyuşmayan davranışlardan kaçınılması tavsiye ediliyor. Yani Ak Parti diyor ki:Geçmiş “16 yıl içinde iktidar olmanın getirdiği kimi nobranlıklar olmuş olabilir. Bundan böyle toplumla yeniden kalbi bağ kuran bir yerel yönetim dili oluşturacağız.” AK Parti genel merkezi bunu derken, bu dili kullanırken yereldeki başkan adayları eğer bu dili kullanmaz, “hayır efendim…”ile başlayan cümleler kurarlarsa vay hallerine…
Gelinen bu noktadan sonra bize hayırlı olsun demek düşer, hayırlı olsun. Peki sokağın sesine kulak verdiğimizde partisi, görüşü ne olursa olsun vatandaşın adaylardan beklentileri neler, ne istiyor vatandaş? Talepler net ve ortak buyurun…
Biz ne istiyoruz
Ne bekliyoruz başkandan?
Mesela, mümkün olduğu kadar tarafsız olsun. Yani, şehir halkı arasında bize oy vermiş, vermemiş diye ayrım yapmasın.
Şehri güzelleştirsin. Şehirde yapılacak herhangi bir inşa faaliyetinin şehri çirkinleştirmesine izin vermesin.
İmar değişikliklerini eşe, dosta, yandaşa veya kendisine menfaat sağlamak için yapmasın. Şehri güzelleştirmek için yapsın.
Bir müteahhide para kazandırmak için ikide bir kaldırım ihalesi vermesin. Hayal gücünü çalıştırsın, müteahhide, şehri güzelleştirecek, halkın hayatını güzelleştirecek işler ihale ederek para kazandırsın.
Ayrıca, doğru dürüst kaldırım yaptırsın, yaptırdığı kaldırımın taşları bir yağmurda lak luk diye oynamaya başlamasın.
İşleri, ortaklarına veya yandaşlarına değil, liyakati olana, ehil olana, milletin parasının hakkını verene versin.
‘Menfaatim var’ diye lüzumsuz işlere milletin parasını harcamasın.
‘Menfaatim yok’ diye lüzumlu işleri ihmal etmesin.
Şehrin kültür hayatında kaliteyi yükseltsin.
Vatandaşın, gençlerin, şehri güzelleştirecek işler yapmasına imkân sağlayacak vesileler, ortamlar oluştursun.
Memleketin toprağına ‘kupon arazi’ gözüyle bakmasın.
Şehrin yoksullarını gözetsin.
Yoksulun dinini, milletini, mezhebini, siyasetini sormasın.
Vatandaşa verdiği desteğin, kendi babasının malı olmadığını, milletin emaneti olduğunu unutmasın.
Cebinden veriyormuş gibi kasılmasın.
Hangi kılıf içinde olursa olsun, rüşvete geçit vermesin. Kendisini de personelini de rüşvetçiliğe alıştırmasın.
Partisi, görüşü, düşüncesi ne olursa olsun aday olandan beklentimiz bu yöndedir.
Peki çok mu şey istiyoruz başkanlardan?
Belki öyle ama olsun, isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü…