Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Demokrasiye Darbe

İBB Başkanı İmamoğlu, HDP açılımı yaptı! HDP'li Pervin Buldan'la birlikte ağaç dikti, Buldan’ı tweetardan etiketleyerek onun nezdinde tüm kadınların kadınlar gününü kutladı. O yaptıysa vardır bir bildiği diyenler açılıma destek verdi. Bakın Çanakkale örneğine CHP İl Başkanı Metin Ümit Ural, HDP il binasını ziyaret etti ve dedi ki; “Birleşerek, dayanışarak ve Demokrasi güçlerinin desteğini alarak başaracağız...” Ural’ın atladığı bir şey var HDP 10 yıl önceki HDP değil. Ural’ın başarmak istediği şey ile HDP’nin başarmak istediği şey arasında da dağlar kadar fark var. Unutmamak gerekir ki “ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağıdır”. Her barış, demokrasi diyene kanmamak gerek.  Hadi başlayalım; HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş tutuklandı “demokrasiye darbe”, HDP’li belediyelere kayyum atandı “demokrasiye darbe”, HDP’ye kapatma davası açıldı “demokrasiye darbe”, HDP’lilerin milletvekillikleri düşürüldü “demokrasiye darbe”…  Evet bunların hepsi “demokrasiye darbe” darbeyi yapan da bu milletin kendisi. Çünkü HDP’nin PKK terör örgütüyle ilişkisini artık tartışmıyoruz. Onların da bunu reddettikleri yok.  “Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz”diyerek sonuçlarını bir yönüyle göze alarak yol yürüyorlar. Bunu utanmadan, sıkılmadan ortalık yerde yapıyorlar. Tablo gün gibi ortadayken “ama…” diye sözlerine başlayanlar “demokrasiye darbe vuruldu” diyerek devleti suçluyor.  Devletin en az bu teröristler kadar kararlı durmasına da tahammül edemiyorlar. Ne yapsın devlet sırf birilerinin gönlü olsun diye Suriye sınırında PKK devleti kurmak isteyenlere sessiz mi kalsın? Sırf birilerinin gönlü olsun diye, belediye kaynaklarının teröristlere aktarılmasına sessiz mi kalsın. Sırf birilerinin gönlü olsun diye mecliste PKK propagandası yapanlara sessiz mi kalsın? Sessiz kalsın diyorsanız yeriniz Suriye sınırında kurulmak istenen PKK bölgesi, ikametgâhınızı lütfen oraya aldırın, aldırın ki yerinizi net olarak bilinsin! “Efendim HDP ile AK Parti masaya oturdu, türkü söyledi. Onlar yaparken suç değildi de biz yaparken neden suç oldu?” diye soranların sayısı bir hayli fazla. HDP ile masaya oturan devlet, türkü söyleyen ise AK Partiydi. AK Parti bunun siyaseten bedelini halen daha ödüyor. Ve bu yaşananların üzerinden 10 yıl geçti, zamanın ruhu çok değişti.  Devlet yılladır süren bu çatışmayı bitirmek için çok önemli bir adım attı, belki de son adımını attı. Devletin bu adımı atması gerekiyordu. Çünkü dillerinden barışı hiç düşürmeyenlerin dilinden konuşmayı da denemesi gerekiyordu. Gördük ki onların barış dedikleri şey ülkeyi teslim almakmış. Gördük ki barış kelimesi, onların ağzında, bir saldırı şifresine bir kötülük parolası haline gelmiş. Bu kelimeyi onların ağızlardan her duyduğumuzda, hemen peşinden, yeni acılar, ölümler geliyor. Bombalar, mayınlar patlıyor. Pusular, tuzaklar kuruluyor. Aklımızın almakta, kalbimizin anlamakta zorlandığı cinayetler işleniyor.  Hatırlayın KK'nın sözde yöneticileri ve HDP'li isimlerin yaptığı “Sokağa çıkma çağrısı” yankı bulmuştu. Bu çağrı sonu ölümlere varacak bir şiddeti doğurdu. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da sokağa çıkan gruplar önlerine geleni yakıp yıktı. Göstericiler okullara, bankalara, zarar verdi. Eylemlerde hem güvenlik güçleriyle göstericiler hem de bazı yerlerde göstericilerle, onlara karşı çıkanlar arasında çatışmalar yaşandı. Şiddet olaylarında 2 polis şehit oldu, 35 kişi hayatını kaybetti. 435'i sivil, 326'sı güvenlik görevlisi 761 kişi yaralandı. Hayatını kaybedenler arasında Diyarbakır'da ihtiyaç sahiplerine Kurban Bayramı'nda et dağıtan 16 yaşındaki Yasin Börü ve üç arkadaşı da vardı. 4 genç bir grubun saldırısına uğradı. Tablo böylesine net şekilde ortadayken “demokrasiye darbe” vurmayalım mı? Burası Avrupa değil, burası İsveç, Norveç değil burası bambaşka bir coğrafya. Eğer bu gerçeği unutursak Suriye gibi, Mısır gibi oluruz.  Peki ne olacak bu sorun, çözülmeyecek mi? Meseleye “Kürt Sorunu” çerçevesinden bakarsak devlet bu sorunu çözdü. Fakat HDP sorununun çözümü mümkün değil. Hiç dolandırmadan söylemekte fayda var. HDP, PKK adına konuşuyor ve diyor ki, “Biz Güneyde bir devlet kurmak istiyoruz.” Yani Türkiye topraklarından ayrı bir devlet kurmak istiyorlar. Buna izin verilmesi mümkün değil nokta! Demokrasi, insan hakları, barış bunlar hepsi işin kılıfı…  Son söz: Barış kelimesini en çok katiller kullanıyor.
Ekleme Tarihi: 29 Mart 2021 - Pazartesi

Demokrasiye Darbe

İBB Başkanı İmamoğlu, HDP açılımı yaptı! HDP'li Pervin Buldan'la birlikte ağaç dikti, Buldan’ı tweetardan etiketleyerek onun nezdinde tüm kadınların kadınlar gününü kutladı. O yaptıysa vardır bir bildiği diyenler açılıma destek verdi. Bakın Çanakkale örneğine CHP İl Başkanı Metin Ümit Ural, HDP il binasını ziyaret etti ve dedi ki; “Birleşerek, dayanışarak ve Demokrasi güçlerinin desteğini alarak başaracağız...” Ural’ın atladığı bir şey var HDP 10 yıl önceki HDP değil. Ural’ın başarmak istediği şey ile HDP’nin başarmak istediği şey arasında da dağlar kadar fark var. Unutmamak gerekir ki “ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağıdır”. Her barış, demokrasi diyene kanmamak gerek. 

Hadi başlayalım;

HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş tutuklandı “demokrasiye darbe”, HDP’li belediyelere kayyum atandı “demokrasiye darbe”, HDP’ye kapatma davası açıldı “demokrasiye darbe”, HDP’lilerin milletvekillikleri düşürüldü “demokrasiye darbe”… 

Evet bunların hepsi “demokrasiye darbe” darbeyi yapan da bu milletin kendisi. Çünkü HDP’nin PKK terör örgütüyle ilişkisini artık tartışmıyoruz. Onların da bunu reddettikleri yok.  “Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz”diyerek sonuçlarını bir yönüyle göze alarak yol yürüyorlar. Bunu utanmadan, sıkılmadan ortalık yerde yapıyorlar. Tablo gün gibi ortadayken “ama…” diye sözlerine başlayanlar “demokrasiye darbe vuruldu” diyerek devleti suçluyor. 

Devletin en az bu teröristler kadar kararlı durmasına da tahammül edemiyorlar. Ne yapsın devlet sırf birilerinin gönlü olsun diye Suriye sınırında PKK devleti kurmak isteyenlere sessiz mi kalsın? Sırf birilerinin gönlü olsun diye, belediye kaynaklarının teröristlere aktarılmasına sessiz mi kalsın. Sırf birilerinin gönlü olsun diye mecliste PKK propagandası yapanlara sessiz mi kalsın? Sessiz kalsın diyorsanız yeriniz Suriye sınırında kurulmak istenen PKK bölgesi, ikametgâhınızı lütfen oraya aldırın, aldırın ki yerinizi net olarak bilinsin!

“Efendim HDP ile AK Parti masaya oturdu, türkü söyledi. Onlar yaparken suç değildi de biz yaparken neden suç oldu?” diye soranların sayısı bir hayli fazla. HDP ile masaya oturan devlet, türkü söyleyen ise AK Partiydi. AK Parti bunun siyaseten bedelini halen daha ödüyor. Ve bu yaşananların üzerinden 10 yıl geçti, zamanın ruhu çok değişti. 

Devlet yılladır süren bu çatışmayı bitirmek için çok önemli bir adım attı, belki de son adımını attı. Devletin bu adımı atması gerekiyordu. Çünkü dillerinden barışı hiç düşürmeyenlerin dilinden konuşmayı da denemesi gerekiyordu.

Gördük ki onların barış dedikleri şey ülkeyi teslim almakmış. Gördük ki barış kelimesi, onların ağzında, bir saldırı şifresine bir kötülük parolası haline gelmiş. Bu kelimeyi onların ağızlardan her duyduğumuzda, hemen peşinden, yeni acılar, ölümler geliyor. Bombalar, mayınlar patlıyor. Pusular, tuzaklar kuruluyor. Aklımızın almakta, kalbimizin anlamakta zorlandığı cinayetler işleniyor. 

Hatırlayın KK'nın sözde yöneticileri ve HDP'li isimlerin yaptığı “Sokağa çıkma çağrısı” yankı bulmuştu. Bu çağrı sonu ölümlere varacak bir şiddeti doğurdu. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da sokağa çıkan gruplar önlerine geleni yakıp yıktı. Göstericiler okullara, bankalara, zarar verdi. Eylemlerde hem güvenlik güçleriyle göstericiler hem de bazı yerlerde göstericilerle, onlara karşı çıkanlar arasında çatışmalar yaşandı. Şiddet olaylarında 2 polis şehit oldu, 35 kişi hayatını kaybetti. 435'i sivil, 326'sı güvenlik görevlisi 761 kişi yaralandı. Hayatını kaybedenler arasında Diyarbakır'da ihtiyaç sahiplerine Kurban Bayramı'nda et dağıtan 16 yaşındaki Yasin Börü ve üç arkadaşı da vardı. 4 genç bir grubun saldırısına uğradı.

Tablo böylesine net şekilde ortadayken “demokrasiye darbe” vurmayalım mı? Burası Avrupa değil, burası İsveç, Norveç değil burası bambaşka bir coğrafya. Eğer bu gerçeği unutursak Suriye gibi, Mısır gibi oluruz. 

Peki ne olacak bu sorun, çözülmeyecek mi? Meseleye “Kürt Sorunu” çerçevesinden bakarsak devlet bu sorunu çözdü. Fakat HDP sorununun çözümü mümkün değil. Hiç dolandırmadan söylemekte fayda var. HDP, PKK adına konuşuyor ve diyor ki, “Biz Güneyde bir devlet kurmak istiyoruz.” Yani Türkiye topraklarından ayrı bir devlet kurmak istiyorlar. Buna izin verilmesi mümkün değil nokta! Demokrasi, insan hakları, barış bunlar hepsi işin kılıfı… 

Son söz: Barış kelimesini en çok katiller kullanıyor.

Yazıya ifade bırak !