ÇTSO Başkanı Selçuk Semizoğlu meclis toplantılarında dedi ki; “ÇTSO olarak bir inisiyatif aldık ve bu işi biz yapalım dedik. Kimseden bugüne kadar ses çıkmadı. Sonra bunu eleştirince siyaset yapıyorsun diyorlar.” Evet şehrin bir otopark sorunu olduğu doğru yerel yönetimin bunu halen daha çözememiş olması ise eleştirilecek bir konu fakat ÇTSO gibi bir kurumun “bu işi biz yapalım” dediği işten önce yapması gereken elli tane iş yok mu? Şehirde yapılması gereken hemen her şeyin devletten, siyasetten beklenmesi ne kadar doğru? Devlet yatırımcılar için gerekli altyapı ve fırsatları sunduktan sonra yatırımcı bulup şehre kazandırılması konusunda oda ve borsalar ne yapmıştır? Oysa ki bu konuda koç başlığını yapması gereken kurumların başında Ticaret Odası ve Borsası gelmektedir. Şimdi söyleyeceklerimden sonra özellikle “basının görevi “basmaktır, yazmaktır” diyenler tarafından “kötü adam” ilan edileceğimi biliyorum. Ama olsun bunca üniversite mezunu işsiz varken bu insanlara bir iş/aş kapısı açılması için farkındalık yaratmaya çalışırken “kötü adam” ilan edilmekten geri durmam/duramam…  ÇTSO toplantılarında her zaman dile getirilen “Çanakkale Boğaz Köprüsü bitiyor hazırlıklı olmalıyız”söyleminin gereği olarak ne yapılmıştır? Türkiye’de ki potansiyeli yüksek şehirlerin odaları Çanakkale’ye davet edilerek veya ziyaret edilerek buradaki yatırım fırsatlarından bahsedilmiş midir? Kişisel veya oda etiketi kullanılarak şehre hangi yatırımcı getirilmiş ve Çanakkale’de yatırım yapması sağlanmıştır? Çanakkale Köprüsü ve otoban 5 ay sonra bitiyor İstanbul’dan Çanakkale’ye ulaşmak 3 saatten bile az sürecek. Peki potansiyeli değerlendirecek ne yapılmıştır? Sözüm ona TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu aramız bu kadar iyiyse TOBB Özel Üniversitesinin Çanakkale’ye de kazandırılması için bir çaba gösterilemez mi? Hadi TOBB geçtim Rıfat beyin dostluğundan faydalanılarak şehre bir özel üniversite kazandırılması için kapı kapı gezmemizin önünde bir engel mi var? Düşünsenize bin tane “zengin” öğrenci ve hocanın Çanakkale’ye geldiğini bu insanlar ev alacaklar, araba alacaklar bu şehirde yiyip içecekler belki yatırım yapacaklar… Bakın hep eleştirilen “siyaset kurumu” Çanakkale’ye Bahçeşehir Koleji kazandırdı kötü mü oldu, 150’nin üzerinde insana iş kapısı oldu. Çanakkale’de uluslararası Kepez Limanı var buranın ekmeğini şehir ne kadar yiyor? Çanakkale ihracat yolu üzerinde, Avrupa’ya tırlarca mal taşınıyor. Bu tırlar Bulgar Gümrük kapısında 10-12 km kuyruk oluşturuyor ve bazen günlerce sıra bekliyor. Kepez Limanı üzerinden RORO gemileriyle bu tırların Avrupa’ya taşınması için lobi yapılamaz mı? Büyük kurvaziyer gemilerini geçtik en azından küçük kurvaziyer gemilerinin Kepez Limanına demirlemesi şehirde en azından birkaç gün geçirilmesi konusunda bir şeyler yapılamaz mı? Öyle ya devletimiz Truva Müzesi, Assos, Adalar, Kazdağları, Batık Turizmi gibi onlarca argümanı şehrimize kazandırdı bu argümanları kullanarak yatırımcı kazandırmak, turist getirmek şehre otopark yapmaktan daha fazla fayda sağlamaz mı? Özelikle pandemiden sonra doğa içinde butik otellerin popülaritesi bir hayli arttı. Diğer ilçelere nazaran daha az gelişmiş olan Kazdağılarına sırtını vermiş Yenice ve Bayramiç’e tematik oteller yapılması için yatırımcı bulunsa fena mı olur? Yenice’ye güzel bir tesis kazandırılsa futbol, basketbol, voleybol vs. gibi takımlarının doğa ile iç içe kamp yapmaları sağlansa bölgeye çok büyük ekonomik katkı sağlansa fena mı olur? Şehrin göbeğinde bulunan havalimanın ne denli büyük bir potansiyel olduğunun farkına varılsa. Bu fırsat kongre turizmi için kullanılsa ve bu kapsamda Ramada, Rixos gibi otellerin Çanakkale’ye yatırım yapması için çalışılsa gerekirse yap işlet modeliyle yer gösterilerek çaba harcansa fena mı olur? (Kongre turizminin ne denli “kaliteli ve getirisi yüksek” bir turizm çeşidi olduğunun farkına acaba ne zaman varılacak?) Daha onlarca şey sayabilirim… Başta söylediğimi tekrar edeyim evet bu şehrin bir otopark sorunu var evet. Bunun çözümü için Ticaret Odası bir şey yapacaksa yukarda saydıklarımı yapsın o zaman belediyenin ve diğer kurumlarının “mecburen” çalıştıklarına şahitlik edeceklerdir… Son söz; Samimiyet, anlatılan değil, anlaşılan bir şeydir. Samimiyim diyerek samimi olamayız.