Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Böyle Madencilik mi Olur?

Onlarca çevre derneği Çanakkale bölgesinde faaliyet gösteren ve gösterecek madencilik faaliyetlerinin durdurulması için uzun yıllardır mücadele veriyor. Çevrecilerin büyük bir kısmı kendi imkanlarıyla zamanlarından ve daha birçok şeyden fedakarlık ederek doğanın zarar görmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar. İyi niyetlerinden şüphe etmemiz söz konusu değil. Fakat bu mücadele yöntemiyle bugüne kadar herhangi bir sonuç alamadılar. Onca mücadelenin sonucu ÇED toplantısını ileri bir tarihte yapılmak üzere iptal edilmesi. Mücadeleyi verirken kullandıkları “doğal yaşam ve çevre katledilecek, ekosistem bozulacak, içecek suya muhtaç olacağız” sloganları artık kamuoyunda karışık bulmuyor. Neden mi, bakın en yakın örneğe Lapseki Şahinli TÜMAD Madencilik. Firma neredeyse 5 yıldır bölgede faaliyet gösteriyor. Çevrecilerin iddia ettiği gibi doğal yaşam yok olmadı, çevre katledilmedi, ekosistem bozulmadı, kimse içecek suya muhtaç olmadı. Olumsuz tek bir haber duymadık, duyduğumuz tek haber maden firmasının bölge ve ülke ekonomisine katkıları oldu. İşte bu yüzden çevrecilerin söylemleri artık üçüncü sayfa haberi muamelesi görüyor ve mücadeleye destek verenlerin sayısı her geçen gün azılıyor.  Tablo böyleyken neden halen daha aynı şeyler yapılarak farklı sonuçlar bekleniyor? Neden dışarda slogan atmak yerine içeriye girip “yanlış yapılan” bir şey varsa müdahale edilmiyor? Bu soruyu geçtiğimiz gün Kazdağları Ekoloji Platformunun düzenlediği toplantıda ilgililerine sordum. Aldığım dikkat çeken bir cevabı paylaşmak isterim. “Maden firmaları bırakın üretimin yapıldığı alana girmemizi, maden sahasına girmemize bile izin vermiyorlar. Oysa biz içeriye girip neler oluyor diye görmek, yanlış varsa bunu dile getirmek ve çözümü için mücadele etmek istiyoruz.” Bu söylem diğer başka çevre örgütlerinin aksine yeni bir yol, yeni bir söylem arayışlarının göstergesi.  Peki çevrecilerin yeni bir yol, yeni bir söylem arayışına bölgede faaliyet gösteren firmalar gerçekten karşılık vermiyor mu? Açıkçası öyle olduğunu söylememiz mümkün değil. TÜMAD firması kapılarını sonuna kadar açmış, biz buradayız gelin, görün diyor. Kirazlı/Balaban’da faaliyet gösteren Doğu Biga Madencilik ise faaliyetlerine ilişkin tüm detayları sıklıkla kamuoyuyla paylaşıyor. Firma yetkilileri bu kapsamda yerel yönetimler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarıyla, şehrin tüm dinamikleriyle düzenli olarak bir araya geliyor. Çevreciler slogan atmanın ötesine geçmek istiyorlarsa “yeni bir yol, yeni bir söylem” arayışında samimilerse maden firmalarıyla bir araya gelmekten çekinmemeliler. Çanakkale için, çevre için, doğa için… Mevcut Kaynaklardan Su Kullanılmayacak Yazımı Doğu Biga Madencilik Genel Müdürü Ahmet Şentürk’ün katıldığı bir programda “işletmenin su ihtiyacını nasıl karşılayacağı” sorusuna verdiği cevabı paylaşarak bitirmek isterim. Çünkü bu konu en çok tartışılan ve tedirgin eden başlık. Şentürk Kirazlı/Balaban’da işletecekleri maden için mevcut kaynaklarından (Sarıçay ve çevresi su kullanmayacaklarının altını çiziyor ve ekliyor, “Kirazlı/Balaban’da ki yürüteceğimiz madencilik faaliyeti için su ihtiyacımız olacağı bir gerçek. Fakat bu ihtiyacımızı mevcut kaynaklardan değil, Çan/Kumarlar köyü yakınında inşaa ettiğimiz göletten elde edeceğiz. Bu zaten ÇED raporumuzda detaylı bir şekilde yer alıyor. Bu gölet inşaatı yapılırken kendi ihtiyacımızı karşılarken bölgenin su rezervuarlarıyla ilgili potansiyelin de artırılmasına yönelik bir proje geliştirdik. Yaklaşık 3.8 milyon ton kapasitesi olan Altın Zeybek 2 adını verdiğimiz göletimizin projesini DSİ’ye sunduk ve inşaat sürecini tamamladık. Gölet yağan son yağmurlarla birlikte yüzde seksinin üzerinde bir doluluk oranına ulaştı. Biz bu göletteki suyun en fazla %8’ini kullanacağız. Projemiz bittikten sonra da bölge halkı bu göletten içme suyu ve tarımsal sulama ihtiyacını karşılamak için istifade edecek. Bu gölet projesi aslına bizim madenciliği nasıl yapacağımızın da bir göstergesi. Sürdürülebilir madencilik derken tam da bundan bahsediyoruz…” Çevrecilerin iddialarının aksine TÜMAD ve Doğu Biga'nın "sürdürülebilir madencilik" söylemleri eyleme geçmiş durumda demek ki “böyle madencilik de oluyormuş…” Son olarak, bu maden faaliyetlerinin çevreye, doğaya hiçbir olumsuz etkisi olmayacak demiyorum. Muhakkak bir etkisi olacak, önemli olan bu etkinin boyutları ve madencilik faaliyeti bittikten sonra alanın eski haline dönüştürebilecek olması. Bakın o bölgeye bir turizm tesisi yapılacak olsa hepimiz gidip protesto edelim. Çünkü o beton yapıları oraya diktikten sonra geri dönüşü yok. Fakat madencilik faaliyetlerinde böyle bir durum söz konusu değil. Keşke ülke olarak Apple gibi, Mercedes gibi, Facebook gibi markalarımız olsa üretsek ve “aman madencilikten gelecek kaynağa ihtiyacımız yok”diyebilsek… Tam da bu yüzden hepimize çok büyük görevler düşüyor. 
Ekleme Tarihi: 03 Mart 2021 - Çarşamba

Böyle Madencilik mi Olur?

Onlarca çevre derneği Çanakkale bölgesinde faaliyet gösteren ve gösterecek madencilik faaliyetlerinin durdurulması için uzun yıllardır mücadele veriyor. Çevrecilerin büyük bir kısmı kendi imkanlarıyla zamanlarından ve daha birçok şeyden fedakarlık ederek doğanın zarar görmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar. İyi niyetlerinden şüphe etmemiz söz konusu değil. Fakat bu mücadele yöntemiyle bugüne kadar herhangi bir sonuç alamadılar. Onca mücadelenin sonucu ÇED toplantısını ileri bir tarihte yapılmak üzere iptal edilmesi. Mücadeleyi verirken kullandıkları “doğal yaşam ve çevre katledilecek, ekosistem bozulacak, içecek suya muhtaç olacağız” sloganları artık kamuoyunda karışık bulmuyor.

Neden mi, bakın en yakın örneğe Lapseki Şahinli TÜMAD Madencilik. Firma neredeyse 5 yıldır bölgede faaliyet gösteriyor. Çevrecilerin iddia ettiği gibi doğal yaşam yok olmadı, çevre katledilmedi, ekosistem bozulmadı, kimse içecek suya muhtaç olmadı. Olumsuz tek bir haber duymadık, duyduğumuz tek haber maden firmasının bölge ve ülke ekonomisine katkıları oldu. İşte bu yüzden çevrecilerin söylemleri artık üçüncü sayfa haberi muamelesi görüyor ve mücadeleye destek verenlerin sayısı her geçen gün azılıyor. 

Tablo böyleyken neden halen daha aynı şeyler yapılarak farklı sonuçlar bekleniyor? Neden dışarda slogan atmak yerine içeriye girip “yanlış yapılan” bir şey varsa müdahale edilmiyor? Bu soruyu geçtiğimiz gün Kazdağları Ekoloji Platformunun düzenlediği toplantıda ilgililerine sordum. Aldığım dikkat çeken bir cevabı paylaşmak isterim. “Maden firmaları bırakın üretimin yapıldığı alana girmemizi, maden sahasına girmemize bile izin vermiyorlar. Oysa biz içeriye girip neler oluyor diye görmek, yanlış varsa bunu dile getirmek ve çözümü için mücadele etmek istiyoruz.” Bu söylem diğer başka çevre örgütlerinin aksine yeni bir yol, yeni bir söylem arayışlarının göstergesi. 

Peki çevrecilerin yeni bir yol, yeni bir söylem arayışına bölgede faaliyet gösteren firmalar gerçekten karşılık vermiyor mu? Açıkçası öyle olduğunu söylememiz mümkün değil. TÜMAD firması kapılarını sonuna kadar açmış, biz buradayız gelin, görün diyor. Kirazlı/Balaban’da faaliyet gösteren Doğu Biga Madencilik ise faaliyetlerine ilişkin tüm detayları sıklıkla kamuoyuyla paylaşıyor. Firma yetkilileri bu kapsamda yerel yönetimler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarıyla, şehrin tüm dinamikleriyle düzenli olarak bir araya geliyor. Çevreciler slogan atmanın ötesine geçmek istiyorlarsa “yeni bir yol, yeni bir söylem” arayışında samimilerse maden firmalarıyla bir araya gelmekten çekinmemeliler. Çanakkale için, çevre için, doğa için…

Mevcut Kaynaklardan Su Kullanılmayacak

Yazımı Doğu Biga Madencilik Genel Müdürü Ahmet Şentürk’ün katıldığı bir programda “işletmenin su ihtiyacını nasıl karşılayacağı” sorusuna verdiği cevabı paylaşarak bitirmek isterim. Çünkü bu konu en çok tartışılan ve tedirgin eden başlık.

Şentürk Kirazlı/Balaban’da işletecekleri maden için mevcut kaynaklarından (Sarıçay ve çevresi su kullanmayacaklarının altını çiziyor ve ekliyor, “Kirazlı/Balaban’da ki yürüteceğimiz madencilik faaliyeti için su ihtiyacımız olacağı bir gerçek. Fakat bu ihtiyacımızı mevcut kaynaklardan değil, Çan/Kumarlar köyü yakınında inşaa ettiğimiz göletten elde edeceğiz. Bu zaten ÇED raporumuzda detaylı bir şekilde yer alıyor. Bu gölet inşaatı yapılırken kendi ihtiyacımızı karşılarken bölgenin su rezervuarlarıyla ilgili potansiyelin de artırılmasına yönelik bir proje geliştirdik. Yaklaşık 3.8 milyon ton kapasitesi olan Altın Zeybek 2 adını verdiğimiz göletimizin projesini DSİ’ye sunduk ve inşaat sürecini tamamladık. Gölet yağan son yağmurlarla birlikte yüzde seksinin üzerinde bir doluluk oranına ulaştı. Biz bu göletteki suyun en fazla %8’ini kullanacağız. Projemiz bittikten sonra da bölge halkı bu göletten içme suyu ve tarımsal sulama ihtiyacını karşılamak için istifade edecek. Bu gölet projesi aslına bizim madenciliği nasıl yapacağımızın da bir göstergesi. Sürdürülebilir madencilik derken tam da bundan bahsediyoruz…

Çevrecilerin iddialarının aksine TÜMAD ve Doğu Biga'nın "sürdürülebilir madencilik" söylemleri eyleme geçmiş durumda demek ki “böyle madencilik de oluyormuş…”

Son olarak, bu maden faaliyetlerinin çevreye, doğaya hiçbir olumsuz etkisi olmayacak demiyorum. Muhakkak bir etkisi olacak, önemli olan bu etkinin boyutları ve madencilik faaliyeti bittikten sonra alanın eski haline dönüştürebilecek olması. Bakın o bölgeye bir turizm tesisi yapılacak olsa hepimiz gidip protesto edelim. Çünkü o beton yapıları oraya diktikten sonra geri dönüşü yok. Fakat madencilik faaliyetlerinde böyle bir durum söz konusu değil. Keşke ülke olarak Apple gibi, Mercedes gibi, Facebook gibi markalarımız olsa üretsek ve “aman madencilikten gelecek kaynağa ihtiyacımız yok”diyebilsek… Tam da bu yüzden hepimize çok büyük görevler düşüyor. 

Yazıya ifade bırak !