Karşımda Çanakkalenin kelli felli, tecrübeli tüccar gazetecisi, yıllarıdır tek başına yapamadığını bu sefer yanına kendi gibi tüccar beş arkadaşını da alarak yapmaya çalışıyor, sözüm ona beni itibarsızlaştırarak bitirecekler! Bu sefer kendisine hakaret ettiğimi iddia ettiği için mahkemeye veriyor ve hakkında söylediklerim için çok mağdur olduğunu söylüyor, bu beyanları gazetelerin sayfalarını süslüyor. Diyorum ki; Siz tüm argümanlarınızı alın, altı değil, altmış altı arkadaşınızı alın bana zerre zarar veremezsiniz. Çünkü ben de siz de olmayan bir şey var Allah...!
Ayrıca hakaret ettiğimi iddia eden tüccar gazeteci, ben hakaret etmedim... Neden mi aşağıdaki kıssandan hisseyi oku anlayacaksın.
Değerli okuyucularım böyle gereksiz bir mevzuda zamanınızı aldım, canınızı sıktım ama az sonra okuyacaklarınız keyfinizi yerine getirecek.
Yazılarında “göt” kelimesini açık açık kullandığı için mahkemeye verilen Can Yücel, mahkemedeki sözlü savunmasını “ne diyeyim hakim bey, bizim köyde göte göt derler” diye bitirir. Öncesinde bir de fıkra anlatır mahkemede. (Can Baba bu davadan beraat etmiştir.)
Ücra bir köyde adamın biri beter hastalanır. Köylüler güç bela hastayı kasabadaki sağlık ocağına, doktora götürürler. Koca devletin koca doktoruna. Doktor hastaya fitil verir ve köylülere, döndüklerinde günde iki defa hastaya fitili anüsten vermelerini söyler. Köylüler “tamam dohtor bey” diyip köye giderler. Köydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile; mamafih kimse anüs ne demektir bilmez. Bu nedenle bir türlü ilacı da veremezler hastaya. Hastanın durumu da gitgide kötüleşmektedir. Bunun üzerine köylü, doktora, koca devletin koca doktoruna telefon etmeye karar verir. Ne var ki kimse konuşmaya yanaşmaz. Ne cüret di mi doktoru arayacak bi köylü. Neyse durumun vehameti üzerine muhtar aramayı kabul eder. Bütün köylü toplanır muhtarın evine, muhtar arar, “biz ne yapacaamızı bilemedik dohtor bey” der. Karşıdan doktor bir şeyler anlatır, Telefonu kapatınca köylüler “ne dedi ne dedi” diye merakla sorar. Muhtar da köylülere, “makattan verin dedi dohtor” der. Yine tüm köye sorarlar, komşu köylere birilerini yollayıp sordururlar falan. Makatın ne olduğunu bilen yoktur yine. Hasta ise gitti gidecek, ateşler ağrılar içinde kıvranıyor. İhtiyar meclisi toplanır. Son çare, doktorun bir kez daha aranmasına karar verilir. Yine kimse telefonda konuşmak istemez. Nihayetinde biri kandırılır, ahali telefonun başına geçer. Konuşacak köylü bir yandan söylenmektedir, “çok kızacak dohtor çok!” diye. Sonunda telefonu açar, durumu anlatır, doktor bir şeyler söyler yine. Telefondaki köylü, ahizeyi yavaşça indirdikten sonra, yüzü allak bullak bir halde, köylülere döner ve “çok kızacak demistim size; götüne sokun dedi” der.
Son söz; Bizim Köyde Göte, Göt Derler...