Geçtiğimiz aylarda Adalet Bakanı Gül bir açıklamasında, geçmişte yargıdaki FETÖ’cü isimlerin uygulamalarına son verdiklerini söylemiş, devamında, “Gece yarısı gözaltına alma, otelden, havaalanından yakalama gibi uygulamalara son verdik” demişti.
Bu hatırlatmayı yaparak başlamak istedim.
Yanlışa yanlış diyelim, edepsizliğe dur diyelim, çirkin sözleri lanetleyelim… Evet gazeteci Sedef Kabaş’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan sözleri eleştiri sınırlarını aşan hadsiz ifadelerdir! “Gavur gavurluğunu yapıyor! Peki biz ne yapıyoruz?”
Kaçma şüphesi yokken, davet edilse gelecekken, “hareket suçundan” gece yarısı 2’de gözaltı işlemi yapmak, jet hızıyla tutuklama kararı çıkarmak “devletin güç gösterisinden” başka bir şey değildir. Devletin gücünü göstereceği alanlar burası olmamalıdır.
Epey süredir tutuklama maalesef bir tedbir olmanın ötesinde cezalandırma aracına dönüştü. Yatarı olmayan bir suçtan bir gazeteci hakkında tutuklama kararı verilmesi çok yanlış.
Yargı siyasetin sopası olmamalı. Bu hem yargı hem de siyaset makamına yapılacak en büyük kötülüktür. Tayyip Beye bir kötülük yapılıyorsa en büyük kötülük ortaya çıkan bu tablodur.
Minik Serçenin Cesur Yüreği
Bir dönem “Minik Serçenin Cesur Yüreği” diye manşetler atan gazeteler şimdi “O dili koparmak görevimiz” diye manşetler atıyor. Üzülüyoruz gerçekten çok üzülüyoruz…
Onca akçeli işe karışacaksın, Allah’ın kelamını “Bakara-makara” diye alaya alacaksın, ödül olarak da büyükelçi olarak atanacaksın. Bu aymazlığa karşı tek kelime etmeyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Sezen Aksu’ya demedik laf bırakmıyor. Bakın neler diyor; “Mesela yazdığı ucube bir şarkının sözleri arasında Hazreti Adem ve Hazreti Havva'ya cahil diyen sorumsuz bir sanatçının bindiği sefalet hali cehalet çukurunun açık seçik ortadadır. O sanatçıya diyorum ki, serçeysen serçeliğini bil kuzgunluğa heves etme.”
Birileri de kalkmış “aslında şarkı sözünde o manaya gelen bir şey yok” diyerek izahatta bulunmaya çalışıyorlar. Bu konuda izahatta bulunmak bile ayrı bir garabet! Onca aklı başında diye bildiğimiz adam benzer minvalde şeyler söyleyerek aynı kayığa binmiş freni patlamış kamyon gibi adeta uçuruma sürükleniyorlar.
“Farkılılığımız zaaf değil zenginlik” diyen bir anlayışın bu noktaya gelmiş olması o kadar insanı mahcup ediyor ki birebir şahidiyim. Sezen Aksu meselesinde birebir sohbetlerde konuşulanları bir duysanız…“Sussam gönül razı değil konuşsam tesiri yok” ülke maalesef birçok konuda tam olarak böylesi bir çıkmaza sürüklenmiş durumda. Birisi de çıkıp; “Biz ne zaman birbirimize böyle düşman olduk? İçimizde bu kadar enaniyeti, fenalığı, hasedi ve ihtirası ne ara biriktirdik?” diye sormuyor.