Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Belediyelerin Vatandaştan Aldığı Katkı Payı Konusu ve Köprü Polemiği

1915 Çanakkale Boğaz Köprümüz hizmete açıldı. Çok güzel oldu ne kadar övünsek azdır hem ekonomik hem de stratejik bakımdan çok önemli olduğunu belki bugün değil ama 10 yıl sonra çok daha iyi anlayacağız. Artık köprü üzerinden “öyle böyle diyordunuz… bak şimdi gördünüz mü” polemiklerini bir kenara bırakarak, önümüze bakıp yeni hayaller kurmanın zamanıdır. Şimdi köprünün Lapseki ayağının Çan, Yenice, Balya, Balıkesir’e ulaşması için çalışma zamanıdır. Şimdi Çanakkale’ye demiryolu hattının gelmesi için çalışma zamanıdır.  Hazır gündemdeyken köprü ücretleri, geçiş garantileri meselesine dair birkaç şey söyleyip konuyu benim açımdan kapatacağım.  Belediyeler 2 Metrelik Yol İçin Katkı Payı Alırken Neden Sessiz Kalıyoruz? 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu, belediyelerin yaptığı kamu hizmetlerinin bir kısmına, o hizmetten yararlanan vatandaşların katkısını sağlamak amacıyla harcamalara katılma payı mekanizması kurmuştur. Kanun kapsamında yol, kanalizasyon ve su tesisleri için harcamalara katılma payı alınıyor. Belediyeler bu katkı paylarını “söke söke” alıyorlar. Hatta Çanakkale’ye bağlı CHP’li Kepez Belediyesi katılım paylarını ödemeyen vatandaşların tapularına “borcu ödemeden satılamaz” şerhini bile düştü. Birçok vatandaş bu katılım paylarını yüksek buldukları için davalar açarak konuyu yargıya taşıdı.  Şimdi diyeceksiniz neden bize bunları anlattın. Efendim belediyeler kapımızın önündeki iki metrelik yolu yaptığı için “bu masrafa ortak olacaksın” diyor sesimizi çıkartmıyoruz. Ama kapımızın önüne boğaz köprüsü yapıldığında “bu masrafa ortak olacaksın” dendiğinde olur mu böyle şey diyoruz.  Meseleye bir de böyle bakılması gerektiğini düşünüyorum. Ve diyorum ki keşke devletimizin gelirleri tıpkı Almaya gibi cari fazla verse ve o paralarla yollar, köprüler ve hastaneler vatandaşa hiç yük olmayacak şekilde vatandaşın cebinden bir kuruş para çıkmadan yapılabilse. Evet gönül böyle ister ama Türkiye gerçekleri ortada. Eğer çocuklarımızın da bizim gibi katkı payı ödemesini istemiyorsak çalışmalı ve üretmeliyiz…  Köprüye dair bir hesabı paylaşarak bitirmek isterim.   1- Köprü için verilen günlük 45 bin araç geçiş garantisi için kimse böyle bir ihale girmez ve köprü yapılamazdı. Neden mi?  Maliyeti, 2,6 milyar Euro (Finans maliyet dahil 3 Milyar Euro)  Ortak Girişim, 12 yılda 3 milyar Euro’dan fazla kazanmalıdır ki kar etmiş olsun.  2-Ortak Girişim (Firma), 12 yıl işletecek.  Şimdi diyelim ki KÖPRÜDEN HİÇ GEÇEN OLMADI ve TAMAMINI DEVLET ödedi. Acaba 12 yılda ne öderdi?  Günlük garanti  45 bin araç geçişi x 15 Euro = 675 Bin Euro  Yıllık Garanti 365 gün x 675 Bin Euro = 246 Milyon 375 bin Euro  12 Yıllık Garanti 12 x 246.375.000 Euro = 2,96 Milyar Euro Köprüden hiç geçen olmaz ise eğer 12 yılda devlet firmaya 2,96 Milyar Euro öder. 3-Devlet %22 Kurumlar Vergisi alır. Çalışan personellerin SGK primlerini hiç hesaba katmıyorum.  Ayrıca bekleme ve yolun kısalmasından nedeniyle daha az akaryakıt ithal edilecek. Ülkeden daha az döviz çıkacak. Ekonomiye katkısı göz ardı etmeyiniz. Osmangazi ve İstanbul Havalimanı için de “kim geçecek, kim inecek” deniyordu. Ama her iki proje de garanti geçiş-iniş hedefi yakalandığı için işletme aşamasında bile devlete cirolarından pay ödemeye başladılar.  (Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü, İstanbul Havalimanı’na 2020’de hiçbir garanti ödeme yapılmadığını bilgisini paylaştı. Pandeminin sona ermesiyle birlikte önümüzdeki yıllarda garanti ödemeye yapılmayacağı gibi devlete çok ciddi gelir getiren bir işletme haline gelecektir.) Yap işlet devret modeli gelir getiren projelerde makul bir yöntem olarak kullanılabilir ama hastane gibi yatırımların ne kadar karlı olursa olsun yap işlet devret modeliyle yapılmasını çok doğru bulmuyorum.  
Ekleme Tarihi: 23 Mart 2022 - Çarşamba

Belediyelerin Vatandaştan Aldığı Katkı Payı Konusu ve Köprü Polemiği

1915 Çanakkale Boğaz Köprümüz hizmete açıldı. Çok güzel oldu ne kadar övünsek azdır hem ekonomik hem de stratejik bakımdan çok önemli olduğunu belki bugün değil ama 10 yıl sonra çok daha iyi anlayacağız. Artık köprü üzerinden “öyle böyle diyordunuz… bak şimdi gördünüz mü” polemiklerini bir kenara bırakarak, önümüze bakıp yeni hayaller kurmanın zamanıdır. Şimdi köprünün Lapseki ayağının Çan, Yenice, Balya, Balıkesir’e ulaşması için çalışma zamanıdır. Şimdi Çanakkale’ye demiryolu hattının gelmesi için çalışma zamanıdır. 

Hazır gündemdeyken köprü ücretleri, geçiş garantileri meselesine dair birkaç şey söyleyip konuyu benim açımdan kapatacağım. 

Belediyeler 2 Metrelik Yol İçin Katkı Payı Alırken Neden Sessiz Kalıyoruz?

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu, belediyelerin yaptığı kamu hizmetlerinin bir kısmına, o hizmetten yararlanan vatandaşların katkısını sağlamak amacıyla harcamalara katılma payı mekanizması kurmuştur. Kanun kapsamında yol, kanalizasyon ve su tesisleri için harcamalara katılma payı alınıyor. Belediyeler bu katkı paylarını “söke söke” alıyorlar. Hatta Çanakkale’ye bağlı CHP’li Kepez Belediyesi katılım paylarını ödemeyen vatandaşların tapularına “borcu ödemeden satılamaz” şerhini bile düştü. Birçok vatandaş bu katılım paylarını yüksek buldukları için davalar açarak konuyu yargıya taşıdı. 

Şimdi diyeceksiniz neden bize bunları anlattın. Efendim belediyeler kapımızın önündeki iki metrelik yolu yaptığı için “bu masrafa ortak olacaksın” diyor sesimizi çıkartmıyoruz. Ama kapımızın önüne boğaz köprüsü yapıldığında “bu masrafa ortak olacaksın” dendiğinde olur mu böyle şey diyoruz. 

Meseleye bir de böyle bakılması gerektiğini düşünüyorum. Ve diyorum ki keşke devletimizin gelirleri tıpkı Almaya gibi cari fazla verse ve o paralarla yollar, köprüler ve hastaneler vatandaşa hiç yük olmayacak şekilde vatandaşın cebinden bir kuruş para çıkmadan yapılabilse. Evet gönül böyle ister ama Türkiye gerçekleri ortada. Eğer çocuklarımızın da bizim gibi katkı payı ödemesini istemiyorsak çalışmalı ve üretmeliyiz… 

Köprüye dair bir hesabı paylaşarak bitirmek isterim.  

1- Köprü için verilen günlük 45 bin araç geçiş garantisi için kimse böyle bir ihale girmez ve köprü yapılamazdı. Neden mi? 

Maliyeti, 2,6 milyar Euro (Finans maliyet dahil 3 Milyar Euro) 

Ortak Girişim, 12 yılda 3 milyar Euro’dan fazla kazanmalıdır ki kar etmiş olsun. 

2-Ortak Girişim (Firma), 12 yıl işletecek. 

Şimdi diyelim ki KÖPRÜDEN HİÇ GEÇEN OLMADI ve TAMAMINI DEVLET ödedi. Acaba 12 yılda ne öderdi? 

Günlük garanti 

45 bin araç geçişi x 15 Euro = 675 Bin Euro 

Yıllık Garanti

365 gün x 675 Bin Euro = 246 Milyon 375 bin Euro 

12 Yıllık Garanti

12 x 246.375.000 Euro = 2,96 Milyar Euro

Köprüden hiç geçen olmaz ise eğer 12 yılda devlet firmaya 2,96 Milyar Euro öder.

3-Devlet %22 Kurumlar Vergisi alır. Çalışan personellerin SGK primlerini hiç hesaba katmıyorum. 

Ayrıca bekleme ve yolun kısalmasından nedeniyle daha az akaryakıt ithal edilecek. Ülkeden daha az döviz çıkacak. Ekonomiye katkısı göz ardı etmeyiniz.

Osmangazi ve İstanbul Havalimanı için de “kim geçecek, kim inecek” deniyordu. Ama her iki proje de garanti geçiş-iniş hedefi yakalandığı için işletme aşamasında bile devlete cirolarından pay ödemeye başladılar. 

(Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü, İstanbul Havalimanı’na 2020’de hiçbir garanti ödeme yapılmadığını bilgisini paylaştı. Pandeminin sona ermesiyle birlikte önümüzdeki yıllarda garanti ödemeye yapılmayacağı gibi devlete çok ciddi gelir getiren bir işletme haline gelecektir.)

  • Yap işlet devret modeli gelir getiren projelerde makul bir yöntem olarak kullanılabilir ama hastane gibi yatırımların ne kadar karlı olursa olsun yap işlet devret modeliyle yapılmasını çok doğru bulmuyorum.  
Yazıya ifade bırak !