Kerem İriç
Köşe Yazarı
Kerem İriç
 

Altın Yumurtlayan Tavuk GESTAS

Size bir tavuğun hikayesini anlatmak istiyorum. Zamanında devlet Kale-i Sultaniye diye bir şehre bir tavuk hediye etmiş. Bu tavuk çok maharetli, çok akıllı bir tavuk imiş. Devlet bu tavuğa çok iyi bakın bu tavuğun çok özel bir mahareti var demiş. Bizimkiler “tavuk canım işte en fazla çift sarılı yumurtlar” diye akıllarından geçiriken, bir de ne görsünler tavuk bildiğin altın yumurtluyor, hem de çil çil... “Aman Allahım” diyen de olmuş, “Yüce İsa aşkına” diyende...Tavuğun altın yumurtlaması olayının bir efsaneden ibaret olduklarını zanneden emanetçiler gördükleri tablo karşısında adeta küçük dillerini yutmuşlar. Emanetçiler günler süren şaşkınlıktan sonra, “bu tavuğu diğer tavukların olduğu kümeslerimize koyamayız, bu tavuğumuza özel bir isim ve güzel bir kümes yapalım” demişler ve yapmışlar. Kümesi yapmış, altın yumurtlayan tavuğu içine koymuşlar ve ilan etmişler tavuğumuzun adı GESTAStır, bundan sonra böyle biline... Ahali çok sevinmiş “Kale-i Sultaniyenin önemini bilen devletimiz bize verdiği önemi altın yumurtlayan tavukla bir kez daha göstermiş oldu” demişler. “Altın değerli maden, bizim tavuğumuz onar, yirmişer yumurtluyor, artık şehrin ihtiyacı olan birçok kalem bu yumurtalarla alınır, hatta camiler yapılır, fakir fukaraya ekmek verilir” diye düşünmüş ahali. Ahaliden bir cahil de çıkmış  sormuş;  “Uçağı Kim Alsın?” Millet ne alaka ne uçağı derken bizim cahil anlatmış, bir kaç uçak alsak bu yumurtalardan bir kaçıyla, havaalanımız da var insanlarımıza böyle bir hizmeti sağlasak hem kümesimiz değerlenir, hem de altın yumurtlaayan tavuğumuz GESTASımız, ne güzel olur. Ahalide karşılık bulan bu öneri emanetçiler tarafından duymamazlığa verilmiş, “ağrısız başımıza dert mi alalım, aman canım sen de” diyerek geçiştirmişler. Altın yumurtlayan tavuğumuz aradan geçen zamanda serpilmiş, çok göze gelir birşey olmuş. Bunu gören horozlar ise başlamışlar tavuğu dolandırmaya, tuttukları yerde binmişler üstüne bir değil, iki değil nefes aldırmıyorlar tavuğa. Tavuk dile gelmiş “yeter, bitirdiniz beni, tüm ahaliye aitim, birileri bu horozlara dur desin” dese de nafile... Bizim tavuğa binen binene...emanetçiler de ise çıt yok.             Aylar, hatta yıllar geçmiş, altın yumurtlaya tavuğu veren devlet; “bu tavuğa gözünüz gibi bakın” dese de bizim tavuğa  binen horozlar sayısı her geçen gün artmış, gözünü çıkarmaya çalışan, tüylerini yolup, öldürmeye çalışanlar emnetçilere rağmen, yapacaklarından geri durmamışlar.            Emanetçiler bakmışlar, tavuğa binen horozların sayısı her geçen gün artıyor, tavuk açık hedef, ne yapalım, ne edelim telaşesine düşmüşler. İçlerinden en masum olanı! “Tavuğu satalım, biz bu tavuğa bakamadık, bu tavuktan bir tane dahi yavru alamadık, gözümüzün içine baka baka tavuğa binen horozlara ses edemedik”  demiş. Hatta emaneçilerden bazıları tavuğu keşke şu kümes alsa diye beyanlarda bile bulunmuşlar. Tavuk bunca ihanete rağmen, başından geçen onca badirelere rağmen, altın yumurtlamaktan, vazgeçmemiş ve görevini yerine getirmiş. Tavuğun satılacağını duyanlar “bu tavuğu almalıyız” diyerek başlamışlar çalışmalara Tavuğun satış tarihi de açıklanmış 3 Şubat 2015. Bu tarih çok önemli, tavuğun kaderi aslında birçok insanın da kaderini belirleyecek. Adı GESTAS olan altın yumurtlayan bu tavuğu satıp kurtulalım diye bu kümesten çıkarsa, başta emanetçiler, sonra tavuğa binen horozlar, gözünü çıkarmak, tüyünü yolmak isteyenler hepsi tavuğu veren devletin karşısına ip gibi dizilecekler... Devlet tavuğa yapılanları, karşısına diktiklerine yapar mı, bence fazlasıyla yapar.... Hikayede anlatılan olaylar ve kişiler “gerçekten” hayal ürünüdür.
Ekleme Tarihi: 25 Ocak 2015 - Pazar

Altın Yumurtlayan Tavuk GESTAS

Size bir tavuğun hikayesini anlatmak istiyorum. Zamanında devlet Kale-i Sultaniye diye bir şehre bir tavuk hediye etmiş. Bu tavuk çok maharetli, çok akıllı bir tavuk imiş. Devlet bu tavuğa çok iyi bakın bu tavuğun çok özel bir mahareti var demiş. Bizimkiler “tavuk canım işte en fazla çift sarılı yumurtlar” diye akıllarından geçiriken, bir de ne görsünler tavuk bildiğin altın yumurtluyor, hem de çil çil... “Aman Allahım” diyen de olmuş, “Yüce İsa aşkına” diyende...Tavuğun altın yumurtlaması olayının bir efsaneden ibaret olduklarını zanneden emanetçiler gördükleri tablo karşısında adeta küçük dillerini yutmuşlar.

Emanetçiler günler süren şaşkınlıktan sonra, “bu tavuğu diğer tavukların olduğu kümeslerimize koyamayız, bu tavuğumuza özel bir isim ve güzel bir kümes yapalım” demişler ve yapmışlar. Kümesi yapmış, altın yumurtlayan tavuğu içine koymuşlar ve ilan etmişler tavuğumuzun adı GESTAStır, bundan sonra böyle biline...

Ahali çok sevinmiş “Kale-i Sultaniyenin önemini bilen devletimiz bize verdiği önemi altın yumurtlayan tavukla bir kez daha göstermiş oldu” demişler. “Altın değerli maden, bizim tavuğumuz onar, yirmişer yumurtluyor, artık şehrin ihtiyacı olan birçok kalem bu yumurtalarla alınır, hatta camiler yapılır, fakir fukaraya ekmek verilir” diye düşünmüş ahali. Ahaliden bir cahil de çıkmış  sormuş;  “Uçağı Kim Alsın?” Millet ne alaka ne uçağı derken bizim cahil anlatmış, bir kaç uçak alsak bu yumurtalardan bir kaçıyla, havaalanımız da var insanlarımıza böyle bir hizmeti sağlasak hem kümesimiz değerlenir, hem de altın yumurtlaayan tavuğumuz GESTASımız, ne güzel olur. Ahalide karşılık bulan bu öneri emanetçiler tarafından duymamazlığa verilmiş, “ağrısız başımıza dert mi alalım, aman canım sen de” diyerek geçiştirmişler.

Altın yumurtlayan tavuğumuz aradan geçen zamanda serpilmiş, çok göze gelir birşey olmuş. Bunu gören horozlar ise başlamışlar tavuğu dolandırmaya, tuttukları yerde binmişler üstüne bir değil, iki değil nefes aldırmıyorlar tavuğa. Tavuk dile gelmiş “yeter, bitirdiniz beni, tüm ahaliye aitim, birileri bu horozlara dur desin” dese de nafile... Bizim tavuğa binen binene...emanetçiler de ise çıt yok.

            Aylar, hatta yıllar geçmiş, altın yumurtlaya tavuğu veren devlet; “bu tavuğa gözünüz gibi bakın” dese de bizim tavuğa  binen horozlar sayısı her geçen gün artmış, gözünü çıkarmaya çalışan, tüylerini yolup, öldürmeye çalışanlar emnetçilere rağmen, yapacaklarından geri durmamışlar.           

Emanetçiler bakmışlar, tavuğa binen horozların sayısı her geçen gün artıyor, tavuk açık hedef, ne yapalım, ne edelim telaşesine düşmüşler. İçlerinden en masum olanı! “Tavuğu satalım, biz bu tavuğa bakamadık, bu tavuktan bir tane dahi yavru alamadık, gözümüzün içine baka baka tavuğa binen horozlara ses edemedik”  demiş. Hatta emaneçilerden bazıları tavuğu keşke şu kümes alsa diye beyanlarda bile bulunmuşlar. Tavuk bunca ihanete rağmen, başından geçen onca badirelere rağmen, altın yumurtlamaktan, vazgeçmemiş ve görevini yerine getirmiş. Tavuğun satılacağını duyanlar “bu tavuğu almalıyız” diyerek başlamışlar çalışmalara

Tavuğun satış tarihi de açıklanmış 3 Şubat 2015. Bu tarih çok önemli, tavuğun kaderi aslında birçok insanın da kaderini belirleyecek. Adı GESTAS olan altın yumurtlayan bu tavuğu satıp kurtulalım diye bu kümesten çıkarsa, başta emanetçiler, sonra tavuğa binen horozlar, gözünü çıkarmak, tüyünü yolmak isteyenler hepsi tavuğu veren devletin karşısına ip gibi dizilecekler... Devlet tavuğa yapılanları, karşısına diktiklerine yapar mı, bence fazlasıyla yapar....

Hikayede anlatılan olaylar ve kişiler “gerçekten” hayal ürünüdür.

Yazıya ifade bırak !