Avukatlık mesleğinde çeyrek asırlık tecrübe edinmiş bir hukukçu olarak, meslek örgütlerinin başkan ve yöneticilerinin şahsi düşüncelerini öne çıkararak, temsil ettikleri mesleğin sorunlarından başka her türlü işle ilgilenmelerine hep karşı çıkmışımdır. Bu meslek örgütlerinin başında mensubu bulunduğum baro, barolar ve barolar birliği başkan ve yöneticileri de dâhildir.
Şu günlerde de kamu kurumu niteliğindeki avukatlık meslek örgütü Barolarının başkan ve yönetimleri ile Türkiye Barolar Birliği başkan ve yönetimi arasında işler karışık ve kavga büyüyecek gibi duruyor.
Türkiye Barolar Birliği ile bazı barolar arasındaki bu kavga, YARGITAY Başkanının 2019 yılı Adli Yıl açılışına 81 ilin Baro Başkanlarını davet etmesi ve bu özel davete 43 il Baro başkanının icabet etmeme gerekçelerini kamuoyu ile paylaşarak gitmemeleri, buna rağmen geçmiş yılların aksine bu yıl Türkiye Barolar Birlik Başkanı ve Yönetiminin, Adli Yıl açılış davetine icabet etmesi ile başlamıştır. https://www.hukukihaber.net/mesleki-hukuk/barolar-adli-yil-acilis-toreni-ne-katilmayacak-h431956.html
Gelinen noktada, İstanbul Barosu, Ankara Barosu, İzmir Barosu, Bursa Barosu, Antalya Barosu, Adana Barosu, Diyarbakır Barosu, Van Barosu, Şanlıurfa Barosu ve Tunceli Barosu’ndan müteşekkil baroların yönetimleri, Avukatlık Kanununun birliğin görevlerini düzenleyen 110. madde ve fakat daha çok 17. fıkrasına vurgu yapılan gerekçe ve ortak hazırlanmış bir metin ile 06.11.2019 tarihinde Olağanüstü Genel Kurul talep ettiler. https://www.hukukihaber.net/mesleki-hukuk/11-barodan-olaganustu-genel-kurul-cagrisi-h433432.html
Avukatlık Kanununa 2001 yılında yapılan değişiklikle giren 110/17. madde; “ ( Ek : 2/5/2001 - 4667/59 md. ) Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak” şeklinde düzenlenmiştir.
Baroların 50 yıllık tarihinin geriye dönük son 18 yıllık döneminde Avukatlık Kanununa girmiş, her hukukçunun hukuk felsefesine göre farklı anlayıp yorumlanmasına imkân veren bu düzenleme, bu sefer kendi içimizde bizleri yani avukatları meşgul etmiş, zaten var olan derin görüş ayrılığının gerekçesi olmuştur.
Şimdilerde görevde bulunan hükümetle, uyum içinde çalıştığı düşünülen ve yakın geçmişte Yargı Reformu adı altında, Avukatlık mesleğinin iyileştirilmesi yönünde çalışmalarda iyi neticelerin alınmasında katkısı inkâr olunmaz Türkiye Barolar Birliği Başkan ve Yönetimi, gelinen noktada bana göre başarılıdır.
Bazı illerin Baro Başkan ve yöneticileri, görevdeki hükümetin yönetim tarzını, en önemlisi dünya görüşünü kendilerince tehlikeli bulduğundan olsa gerek, Türkiye Barolar Birliğinin görevlerini sıralayan Avukatlık Kanununun 110. maddesinin hakkını veren ve bu günlerde iyi çalışan Türkiye Barolar Birlik Başkanı ve Yönetiminin yakın tarihteki başarılı çalışmalarını görmezden gelip, daha çok uygulayıcısının ve muhatabının hukuk felsefesine göre farklı yorumlanabilecek Avukatlık Kanunun 110. madde 17. fıkrasına vurgu ve gerekçe yapıp, seçimli/seçimsiz Genel Kurul taleplerinde ısrarcı olmaları üzerine, Türkiye Barolar Birliği daha evvel yaptığı gibi, bu sefer de basınla da paylaştığı uzun ve çok iyi hazırlanmış bir metin ile hukuka aykırı bularak 08.11.2019 tarihinde reddetti. https://www.hukukihaber.net/gundem/tbb-den-olaganustu-genel-kurul-aciklamasi-h433476.html
Bazı Barolarca, Olağanüstü Genel Kurul taleplerini içeren metnin karşısında, Türkiye Barolar Birliğinin oy çokluğu ile alındığı ifade edilen, talebin reddine ilişkin basınla da paylaşılan metin; “ … 6) Olağanüstü genel kurul talebinde bulunan baro yönetim kurullarının gerekçeleri incelendiğinde, bu gerekçelerin TBB Genel Kurulu’nun yetki alanına giren somut bir hususu görüşmek amacı taşımadığı görülmektedir. Talepler; ağırlıklı olarak TBB Başkanı’nın Adli Yıl Açılış Töreni’ne katılmasına, Yargı Reformu sürecinde Cumhurbaşkanlığı ve Adalet Bakanlığı başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yetkili makam ve mercileri ile iletişim kurmasına ilişkindir. Bazı Baro Yönetim Kurulları ise TBB Başkanı’nın Barış Pınarı Harekâtı’na ilişki açıklamalarını da, olağanüstü genel kurul isteyen ilave kararlarında gerekçe olarak göstermişlerdir. 7) Barolarımızın büyük bir çoğunluğu olağanüstü genel kurul yapılmasının şartlarının oluşmadığı ve böyle bir toplantının Barolar arasında telafisi mümkün olmayacak ayrışmalara yol açacağını basın açıklamaları yoluyla kamuoyu ile paylaşmışlardır. Türkiye Barolar Birliği ve Barolarımız, kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleridir. Siyasi parti siyaseti yapamazlar. Meslek siyaseti yapabilirler. Hukuk devletinin ve insan haklarının korunması ve geliştirilmesi de bu meslek siyaseti tanımı içerisinde Barolara ve Türkiye Barolar Birliği’ne verilmiş bir görevdir. Türkiye Barolar Birliği yönetimi herhangi siyasi bir ideolojinin veya siyasi bir partinin temsilcisi olmamıştır, olmamalıdır. 8) Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve Yönetimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkili makam ve mercileriyle kurduğu etkili diyaloglarla vatandaşlarımıza ve meslektaşlarımıza çok önemli kazançlar sağlayan Yargı Reformu’nun şekillenmesinde son derece etkili olmuştur…” şeklinde, gayet net, anlaşılabilir, ders niteliğinde, öğretici, benim görüşlerimi de kısmen yansıtan bir metindir.
Bakalım önümüzdeki günlerde, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütü Türkiye Barolar Birliği ve Barolar arasında yaşanan kavgada, siyasi parti siyaseti yapanlar mı, yoksa meslek siyaseti yapanlar mı başarılı olacak?
Hukukun içinde, sorumluluk bilinci ile en önemlisi sevgi ile kalın…