Kirazlı bölgesinde madencilik faaliyetlerini yürüten Doğu Biga Madencilik, yörenin su ihtiyacını karşılayacak büyük bir sosyal sorumluluk bir projesine imza attı. Kumarlar Köyünde, Doğu Biga Madencilik tarafından yaptırılan ve dört köyün isale hattını da içinde barındıran 60 milyon değerindeki Altınzeybek-2 Göleti, önümüzdeki aylarda su tutmaya başlayacak. Gölet, yöre köylerinin içme ve kullanma suyu ihtiyacı ile Kumarlar havzasında tarımsal sulama ihtiyacını karşılayacak. Bu bölgedeki köylerin kullandığı su bırakın içmek için tarımsal sulamada kullanmak için bile uygun değil. Bu yönüyle bölgede yapılan baraj ayrı bir öneme sahip. Ayrıca barajla birlikte sulu tarıma geçileceği için bölgede büyük gelir artışı da olacak. Devlet Su İşleri ile yapılan protokole göre, Altınzeybek-2 Göleti ilk olarak civar köylere içme ve kullanma suyu temininde kullanılacak. İkinci olarak ise tarımsal amaçlı sulama gelecek. Üçüncü olarak ise eğer ihtiyaç olursa ve barajda yeterince su kalmışsa şirketin göletten su kullanım hakkı olacak.
Görüldüğü üzere maden firması bu barajı ilk öncelik olarak kendi su ihtiyacını karşılamak için yapmamış. Firma, maden sahasında zaten üç ayrı gölet yaparak su ihtiyacının çok önemli bir bölümünü yağmur sularından karşılayacak. Altınzeybek-2 barajındaki suya belki de hiç ihtiyaç duymayacak, duysa da yazın en sıcak aylarında bir iki ayı geçmeyecek şekilde olacak. Eğer barajdan su kullanacaksa da bölgeye, ekonomiye, üretime bu denli katkı verecek bir firma kullansın, bunda ne sorun var ki? Bakın maden firması burada işletme faaliyetlerini bitirdikten sonra bölgeye çok önemli katkı sağlayacak olan Altınzeybek-2 barajını söküp yanından götürmeyecek!
DSİ ile yapılan protokolde her şey çok açık şekilde belirtilmişken, sırf siyaset olsun diye kamuoyunu yanıltacak“bildiğim kadarıyla” diye başlayan cümleler kurmak ne denli samimi? Geçtiğimiz süreçte maalesef Çanakkale ve ülke kamuoyu bu tip manipülatif çıkışlara fazlasıyla şahit oldu. Bakın Çanakkale Belediye Başkan yardımcısı İrfan Mutluay geçtiğimiz günlerde bir gazeteye verdiği mülakatta altını defalarca çizerek ve “bildiğim kadarıyla” diye de ekleyerek şu iddiada bulunuyor; “Tarımsal sulamada kullanılması gereken su büyük ölçüde madencilik faaliyetinde kullanılacak.” Protokol açık şekilde ortadayken böyle bir beyanda bulunmak doğru değil. Mutluay’ın doğru olmayan bu beyanı öncelikle kendilerince “haklı” olan mücadelelerinin sorgulanmasına ve devletin kurumlarının zan altına bırakılmasına sebep olur yıllarca devlet memurlu yapmış bir isim herhalde kendisine bunu yakıştırmaz…
Acaba İstediğini Alsaydı İstifa Eder miydi?
Yakın bir dostum sordu, “Babası kurucu, kendisi yöneticiymiş, istifa etmiş” ne düşünüyorsun bu konuda. “Bende değişen bir yok, acaba istediğini alsaydı istifa eder miydi?” Dedim ve ekledim; “Azim; çalışmak, çabalamak ve nasip deyip hakkına razı olmaktır. Hırs ise daima daha fazlasını istemektir. Hakkımız olup olmadığına bakmadan. Kimden alıp almadığımızı düşünmeden. Sonuçlarıyla hiç ilgilenmeden. Bu yüzden azim yapıcı, hırs yıkıcıdır. Birincisi mazlumlara, ikincisi zalimlere has gibi geliyor bana. Bahtı açık insan, hırs ve haset hastalığına yakalanmayandır. İhtiras selinden kendini koruyandır. Derdi, davası olandır. Talihli insan, dondurucu soğuklarda bile fitne ateşine dönüp bakmaz. Kötü niyetli kimselerin kendisini kullanmasına müsaade etmez. Bütün bunların bize söylediği şey: Şahsiyet ve meziyet, insana verilmiş en kıymetli nimetler arasındadır. Bilenlere selam olsun... Ve son söz: Kötü kimselerin ortak özelliklerinden biri de kendilerine haksızlık yapıldığına inanmalarıdır.”