Sosyal medya takipçilerim bilir, ben baroların meslek mensuplarının sorunları dışında, her türlü konu hakkında, velev ki çalıştay adı altında da olsa, beyanda bulunup, kamuoyu oluşturma ve yönlendirme çalışması yapmalarına karşıyım.
Bu duruşum, mesleğin sorunları ve mesleğin daha ileri seviyede olması için çalışmaya kanunla görevli ve bu iş için seçilmiş sorumlularınca, verilmeyen emek nedeni iledir.
Kamuoyunu yönlendirme, daha fazla gürültü çıkarma ve böylece iyi niyetli çözüm önerilerini, sırf kurulu düzen değişmesin diye engellemeye çalışmak yönündeki kimi STK’ların aleyhe şehvetli davranışlarını,
Baroların yöneticisi durumundaki meslektaşlarımızın, katılmadığım şahsi görüşlerini temsil ettikleri baronun beyanı gibi yansıtmalarını,
Kendilerine ait görüşlerin, barolarda yönetici olmayan diğer avukatların tamamının görüşünü yansıtıyormuş havası vermelerini de hep eleştirmişimdir.
Mensubu bulunduğum baronun; “ Orduda Nafaka Hakkına Dokunma ” çalıştayına iştirak edildiğine ilişkin, sosyal medyadaki beyanını görünce, benzer bir çalıştayın Sakarya Barosunca 28 Eylül 2019 tarihinde yapıldığını ve sonuç raporunun açıklandığını, böylece baroların yine meslek mensuplarının sorunları yerine, kamuoyunda yoğun yer bulan ve ömür boyu nafaka yükümlülüğü gibi artık magazine düşmüş konu ve konularla ilgili çalıştaylar yaptığını müşahede ettim.
Buradan barolarımıza sesleniyorum; mesleğin sorunlarına yoğunlaşın. Bırakın bu magazin işlerini.
Nafaka mevzuuna gelince;
Hukukumuzda 4 çeşit nafaka düzenlemesi vardır.
Tedbir Nafakası: Boşanma davası açılmadan önce veya açıldıktan sonra herhangi bir eşin veya ergin olmayan çocukların (18 yaşından küçük çocuklar) geçinmesini sağlamak üzere hükmedilen nafaka türüdür. ( TMK m. 169 – 197 )
İştirak Nafakası: Boşanma davası neticesinde çocuğun velayeti kendisinde olmayan eş aleyhine çocuğun giderlerine katılmasını sağlamak üzere hükmedilen nafakadır. ( TMK m. 182/2 )
Yardım Nafakası: Yardım nafakasının boşanma davası veya evlilik ile bir ilişkisi yoktur. Bir kimsenin, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy ve üstsoyu ile kardeşlerine ödediği nafaka çeşididir. (TMK m. 364 )
Yoksulluk Nafakası: Evliliğin boşanma kararı ile bitmesi nedeniyle yoksulluğa düşecek eş lehine, diğer eş aleyhine hükmedilen nafakadır. ( TMK m. 175/1 )
Ömür Boyu Nafaka Köleliği
İşte dananın kuyruğu TMK 175. Maddede tarif edilen bu yoksulluk nafakasında kopmakta, tüm kamuoyu yoksulluk nafakası magazini seyretmekte, bu yoksulluk nafakası üzerinden sakız çiğnemektedir.
Türk Medeni Kanunu “ Madde 175- 1. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. 2.Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz ” hükmü üzerinden ülkede kıyamet kopmakta,
Televizyon programları yapılmakta,
Sabah kuşağı magazin programları, nafaka yükümlülerinin ( genelde canavar kocalar! ), işbu nafakayı ödemeyen/ödeyemeyenlerin nasıl mağduriyetlere neden oldukları konusunda programlar yapılmakta ve bu nedenle mağdur olduğu iddia olunan kadınlar, ekranlara çıkarılarak ballandıra ballandıra mağduriyetleri anlattırılmaktadır.
Aslında TMK 175. Madde kadın erkek ayrımı yapmayan, objektif bir düzenleme olmasına rağmen, yine kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ve Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı Kanunla Türk Mevzuatına girmiş ve uygulamada adının aksine ailelerin korunması şöyle dursun, aile kurumunun sonunu getirdiği yönünde yoğun eleştiri alan kanun ile birlikte değerlendirildiğinde, işin hakkaniyet ölçüsü kaçmakta ve magazin yönü ağır basmakta, mağduriyetler artmaktadır.
Kadınların korunması yönündeki iyi niyetli düzenlemeler, böylece aşırı magazinleştirilmekte, bu sefer bu iyi niyetli düzenlemeler, toplumu oluşturan bireylerin tercihen birisi lehine ( kadınlar ) sübjektif olarak yorumlanmakta, uygulamada bir tarafı koruyacağız derken, diğer tarafı mağdur etmektedir.
Benim şahsi görüşüm, hangi taraf olursa olsun ( kadın veya erkek ), TMK 175. Madde ile hukukumuzda yerini bulan yoksulluk nafakası, hiç olmaz ise süreli olmalı, artık kendisi ile hiçbir duygusal, insani ve sosyal bağı kalmamış kişilerin, diğer taraf lehine nafaka köleliği adını verdiğim maddi sorumluluğu, hukuk bence korumamalıdır.
Tarafların, boşanmaları üzerine uğradıklarını düşündükleri mağduriyeti, hukukumuzda karşılayacak başka düzenleme varken ( TMK 174 ), artık magazine düşmüş ve bu düzenleme olmazsa kadın mağdur olur söylemleri ile kamuoyunu meşgul etmeği, hak gibi önemli sosyal, ekonomik, daha çok hukuki terim olan değerin, sorumluluk bilincinden soyutlanarak bayraklaştırılmasını, bir hukuk uygulamacısı olarak doğru bulmuyorum.
Kaldı ki boşanan taraflar, boşanma nedeni ile mağdur olmuş iseler, bu mağduriyetler tarafların ekonomik ve sosyal statülerine göre boşanma hukuku çerçevesinde her zaman giderilebilir. Bu mağduriyet boşanma hukuku çerçevesinde çözüme kavuşamaz, boşanmadan dolayı mağdur olduğunu düşünen bireyin mağduriyeti giderilemez ise, işin sosyal sorumluluğu da göz ardı edilmemelidir. Sosyal Devlet anlayışı buna her zaman çözüm bulabilir, bulmalıdır.
Bireylerin hakları olduğu kadar, sorumlulukları da vardır. Haklar, sorumluluk bilincinden ve hukukundan bağımsız değerlendirilirse, toplumsal barış örselenir.
Her zaman olduğu gibi, mağdur oldukları düşünülen bireylerin işlerini takip eden avukat meslektaşlarım, hakları savunurken adalet ve hakkaniyete uygun davranacak, bu meselelere bakacak yargıçlarımız da, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 1976/9370 – 13138 sayı 31.12.1976 tarihli kararında isabetle tespit ettiği gibi, “ Hakim; insana, tabiata, gerçeğe, olağana sırt çevirmeden ve katı kalıplar içinde sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa insan kokusu taşıyan bir çözüm getirmek zorunluluğundadır. ” kararı ışığında meseleyi çözüme kavuşturacaktır.
Hukukun içinde, sorumluluk bilinci ile en önemlisi sevgi ile kalın…