“ÇİFTÇİ DAHA AZ EKİYOR VEYA EKMEKTEN VAZGEÇİYOR”
Kışın en çok talep gören sebzesi ıspanağın son dönemlerdeki fiyatlarının artışını değerlendiren Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Baytekin, bu durum hakkında değerlendirmelerde bulunarak, diğer tarım ürünleri ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Türk çiftçisinin borcunun sürekli arttığını aktaran Baytekin, “Bu artış da gösteriyor ki, üreten çiftçi zarar ediyor. Zarar eden çiftçi daha az ekiyor veya ekmekten vazgeçiyor. Türk tarımının ithalatçı politikalardan bir an önce kurtarılması gerekiyor” dedi.
Son günlerde ıspanak fiyatlarının yükselmesi ile ilgili olarak bilgi veren Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Baytekin, “Son günlerde ıspanak fiyatları aşırı yükseldi. Tarla şartlarında Ispanak, Ağustos ayı ortalarından itibaren Ekim ayı başına kadar olan dönemde ekilir ve Eylül ayı sonu itibariyle hasat edilmeye başlar. Kışı sert geçen bölgelerde ekim ayı ortalarında havaların soğuması ve don olayları ıspanak sezonunu bitirir. Kışı ılıman geçen bölgelerde ise bu dönem Aralık ayı ortalarına kadar devam eder. Bu sene yaz uzun sürdü ve havalar geç soğudu. Dolayısıyla ıspanak fiyatları sezon başında ve sonunda aşırı yüksek seyretti. Bu mevsimde ıspanak fiyatlarının artması normaldir. Ürün arzı önemli derecede düşmüş durumda. Bu sene ıspanak fiyatları geçen seneye göre zaten çok yüksek seyretti. Geçen sene kaçak işçilere hasat ettirilen ıspanak ve ıspanak içinde tatala, şeytan elması bulunması ve İstanbul’da ortaya çıkan zehirlenme vakaları, ıspanağın satışını durdurmuştu. Ispanak üreticisi perişan olmuştu. Neticede bu sene ıspanak ekilişi çok düşüktü ve ürün arzının yetersizliği nedeniyle fiyatlar yüksek seyretti” ifadelerini kullandı.
“Patates ve soğan fiyatları, yerlerde sürünüyor. Zincir marketlerde 1 liraya soğan, 2 liraya patates satılıyor. Üreticinin elinden üçte birine çıktığı hesap edilirse, üretici ne yapsın. Bunun sorumlusu üretici değildir” diyen Baytekin, “2018 yılında soğan ve patates fiyatları dip yapınca, 2019 yılında üretici ekmekten vazgeçti. Üretim azaldı. Yetkililer karaborsacılar, vurguncular var fiyatlarla oynuyor diye, depolara jandarmayla baskın yaptı. Oysa soğan ve patatesin depolanacak başka yeri yoktur. Ardından ithal patates zincir marketlerde yerini alıverdi. Geçen sene hasat dönemine kadar da ithalat devam etti. Patatesin başkenti Niğdeliler bile Mısır’dan gelen patatesleri yedi. Fiyat artışları çiftçiyi daha fazla ekmeye yöneltir. Öyle de oldu. Bu sene patates ve soğan üretimi arttı. Fiyatlar artmasın, enflasyon yükselmesin diye bakanlık ihracata kota koydu. Sonuçta fiyatlar dip yaptı. Üretici iflas etti. Soğan ve patates üretimi, sebze türleri gibi yüksek üretim maliyeti olan ürünlerdir. Devlet nasıl fındığı alıp, okullara, askeri birliklere tükettiriyor ise, depolarda bekleyen soğan ve patatesi de hak ettiği değerden almalıdır. Aksi takdirde bu iki ürün seneye altın olur. Üretim arzındaki düşüşlerin ithalatla karşılanması ve fiyatların düşürülmesi, elin çiftçisine para kazandırırken, Türk çiftçisini borca sokmaktadır. Hükümetin enflasyonla mücadelede tarım ürünlerin ithalatı ve ihracatıyla ilgili sağlıklı politikalar uygulaması gerekiyor. Enflasyonu düşürmek için yapılan ithalatlar, düşürülen veya sıfırlanan gümrük fon ve vergileri, Türkiye’yi üretemez hale getiriyor. Türk çiftçisinin borcu sürekli artıyor. Bu artış da gösteriyor ki, üreten çiftçi zarar ediyor. Zarar eden çiftçi daha az ekiyor veya ekmekten vazgeçiyor. Türk tarımının ithalatçı politikalardan bir an önce kurtarılması gerekiyor” şeklinde belirtti.
“DESTEK ARTIŞININ HİÇBİR FAYDASI YOK”
Harun Baytekin, üreticilerin girdi maliyetlerinin yükseldiğini de vurgulayarak, “Özellikle çimen gübresi olarak kullanılan ürenin ton fiyatı 3000 liranın üzerine çıktı. 50 kiloluk torbasını 165 liraya satın alan çiftçiler var. Geçen seneden beri gübre fiyatları zaten yüksekti. Uluslararası borsalarda artan gübre fiyatları iç piyasaya da hemen yansıdı. Türkiye gıdada olduğu gibi gübrede de dışa bağımlı hale geldi. Kamu iktisadi teşekkülü olan gübre fabrikaları satıldı. Dolayısıyla devletin gübre fiyatlarına müdahale etme gücü kalmadı. Bunun yanında, azot ve azotlu gübrelerin tamamına yakını ithal ediliyor. Her hâlükârda devletin müdahale etmesi gerekiyordu. En azından vergi yükünü düşürebilirdi. Aynı zamanda gıda ithalatında nasıl vergi ve fonları kaldırıyorsa, gübre ithalatında da aynısını yapması gerekirdi. Destek ortalama dekar başına 8 liradan 16 liraya çıkarıldı. Diğer bir deyişle 8 lira arttırılmış oldu. Çiftçilerin çoğu desteklemelere müracaat bile etmiyor. Halihazırda 50 dekar tarlası olan bir çiftçi, yılda ortalama 1 ton civarında gübre kullanıyor. Gübre desteğinin artmasıyla cebine girecek ilave para 400 lira. Fiyat artışlarıyla cebinden çıkan para 1000 liradan fazla. Destek artışının hiçbir faydası yok. Devleti yönetenlerin, gübre ve yem fiyatlarında çiftçiyi koruyacak tedbirleri bir an önce alması gerekiyor. Yoksa artan maliyetler, vazgeçiş, az kullanma ve sonuçta üretim yetersizliğini beraberinde getiriyor” dedi.