Çanakkale Turizm Kimliği Oluşmamış Bir Kent!
Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erol Duran, pandemi sonrası turizm sektöründe neler yaşandığından, son dönemde turizmi kötü etkileyen olaylardan ve Çanakkale'nin turizm karnesini hakkında değerlendirmelerde bulundu. Orman yangınlarının turizm nasıl yansıdığından bahseden Duran, “Kısa dönemde ortaya çıkan iyi ya da kötü izlenimler, uzun dönemde yapılacaklarla bağlantılıdır ”açıklamasında bulundu.
“YANGINLARIN SEBEP OLDUĞU OLUMSUZ İZLENİM KISA DÖNEMLİDİR”
Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erol Duran ,“Dünyanın her yerinde geçmiş yıllara kıyasla çok fazla orman yangını çıkmaktadır. Temel fark müdahale edebilme becerisi ve bunun turizme olumsuz yansımalarını engelleyebilme kabiliyetinden geçmektedir. Kısa dönemde ortaya çıkan iyi ya da kötü izlenimler, uzun dönemde yapılacaklarla bağlantılıdır ve alınan kararlar ve uygulamalar çerçevesinde olumlu ya da olumsuz olarak devam eder. Dolayısıyla yangınların sebep olduğu olumsuz izlenim kısa dönemlidir. Esas mesele olumsuz izlenimin uzun döneme yayılmasını engelleyebilmekten geçer ki bu konuda olumlu adımlar mutlaka atılacaktır diye düşünüyorum. Orman yangınları sonrası alınacak kararlar ve uygulanacak politikalar, kısa dönemin aksine uzun dönemde ülke turizmine mutlaka olumlu yansıyacaktır. Tabii bunun yolu etkin paydaş işbirliğinden geçmektedir ki bu noktada Kültür ve Turizm bakanlığının olumlu adımlar attığını gönül rahatlığıyla söylemek mümkündür” dedi.
“YENİ VARYANTLAR YAZ SEZONUNUN İSTENİLEN DÜZEYDE GERÇEKLEŞMESİNİ ENGELLEDİ”
Pandemi sürecinin ardından yaz sezonunun açılması ile tatil yapacak olan tatilcilerin durumundan, bu sezon gelen turistlerden ve yaz sezonunun nasıl geçtiğinden bahseden Doç. Dr. Erol Duran, ‘yaşamakta olduğumuz belirsizlik, gelmesi gereken turist niceliğinin ve niteliğinin istenen seviyelere ulaşmamasına yol açmaktadır’ ifadelerini kullandı.
Duran, “Maalesef Pandemi ’de ortaya çıkan yeni varyantlar (mutasyonlar) öngörülerin istenilen düzeyde gerçekleşmesini engelledi. Bu durum gelmesi beklenen turist kitlelerinin ya daha güvenli gördüğü ülkelere kaymasına ya da seyahatlerini iptal etmelerine yol açtı. Tabii bunda Türk turizminin ana pazarını oluşturan ülke yönetimlerinin aldığı seyahat kararları ve tavsiyelerinin de büyük rolü olduğunu belirtmek mümkün. Dolayısıyla yaşamakta olduğumuz belirsizlik, yapılan tüm planların da bir şekilde sekteye uğramasına, gelmesi gereken turist niceliğinin ve niteliğinin istenen seviyelere ulaşmamasına yol açmaktadır. Yaşamakta olduğumuz yüksek faiz düşük kur sarmalı, maalesef ülkemizi tamamen ucuz bir hedef haline getirdi. Bu durum zaten yeterince turist ağırlayamayan sektörün maliyetlerini karşılayamamasına, yüksek maliyetleri düşürme çabalarının da hizmet niteliklerine yansımasına yol açmaktadır. Her ne kadar iklimsel olarak sezon uzamışsa da (ki sağlıklı turizm gelişimine ve planına sahip ülkeler için sezon kavramı farklı turizm türleriyle 12 ayı temsil eder) yaz turizmine yönelik seyahat izinlerinin geç verilmesi ve sonbaharda Pandemi’nin etkisinin artacağı endişesinden dolayı izinlerin sekteye uğrayacağı endişesi, uzun dönemli planları hem turist açısından hem de destinasyonlar ve sektör temsilcileri açısından olanaksız kıldı. Bu olanaksızlık kısa dönemde günü kurtarma çabalarını ön plana çıkarmakta ve bu nedenle de geçmiş yıllara oranla çok yüksek maliyetli tatiller yerli turisti zora sokmaktadır. Kısaca maalesef kriz dönemleri uzadıkça kriz anı çözümleri etkisiz kalabilmekte, daha uzun vadeli önlemlerin alınmasını gerektirmektedir. Bu nedenle sorunuzun cevabı maalesef hayırdır” şeklinde konuştu.
“OLUMLU SONUÇLARIN YOLU ETKİN PAYDAŞ İŞBİRLİĞİNDEN GEÇMEKTEDİR”
Ege ve Akdeniz’de gerçekleşen yangınların turizmi ne düzeyde etkilediğinden bahseden Doç. Dr. Erol Duran, “Tabii pandeminin olumsuz etkisine ek olarak, ortaya çıkan yangınlar turizmin daha da olumsuz etkilenmesine yol açtı. Dünyanın her yerinde geçmiş yıllara kıyasla çok fazla orman yangını çıkmaktadır. Temel fark müdahale edebilme becerisi ve bunun turizme olumsuz yansımalarını engelleyebilme kabiliyetinden geçmektedir. Kısa dönemde ortaya çıkan iyi ya da kötü izlenimler, uzun dönemde yapılacaklarla bağlantılıdır ve alınan kararlar ve uygulamalar çerçevesinde olumlu ya da olumsuz olarak devam eder. Dolayısıyla yangınların sebep olduğu olumsuz izlenim kısa dönemlidir. Esas mesele olumsuz izlenimin uzun döneme yayılmasını engelleyebilmekten geçer ki bu konuda olumlu adımlar mutlaka atılacaktır diye düşünüyorum. Çünkü günümüz turisti, kitlesel olarak seyahat edebileceği lüks oteller ve tatil sitelerinden ziyade kendini daha özel hissedebileceği ve görece korunmuş (tüm çevresel unsurlarıyla) alanları tercih etmektedir. Yaygın kanının aksine orman yangınlarının turizm tesisi açmak için kasıtlı çıkarıldığını düşünmek, günümüz çevre (özellikle iklim değişiklikleri ve doğaya saygı bağlamda toplumsal çevre) ve sektör şartları ve gerçekleri ile tam olarak örtüşmemektedir (istisnai durumlar maalesef olacak gibi durmaktadır). Zira artık sezon bağımlılığı ve Pazar bağımlılığı ülke turizmine en fazla zarar veren ve turizmin kimliksizleşmesine yol açan temel sorunlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle orman yangınları sonrası alınacak kararlar ve uygulanacak politikalar, kısa dönemin aksine uzun dönemde ülke turizmine mutlaka olumlu yansıyacaktır. Tabii bunun yolu etkin paydaş işbirliğinden geçmektedir ki bu noktada Kültür ve Turizm bakanlığının olumlu adımlar attığını gönül rahatlığıyla söylemek mümkündür” açıklamasında bulundu.
“SEZON BAĞIMLILIĞI UZUN DÖNEMDE ÜLKE TURİZMİNE ZARAR VERMEKTEDİR”
Türkiye’de küresel ısınmadan dolayı tatil sezonun uzadığından bahseden Duran, ”Daha önce de belirttiğim gibi temel sorun sezon bağımlılığından kurtulmaktan geçmekte. 12 aya yayılmış dolu dolu bir turizm fenomeni, tüm ülkeler açısından mutlu bir hayaldir ve belki gerçekleşemez ama gerçekleşmesi için daima yoğun çaba sergilenmesi gerekir. Bu da tabii ki sürdürülebilirlik yaklaşımını temeline alan doğru turistik ürün politikalarının uygulanması ile mümkün. Yoksa sezon uzaması gelir artışına yol açabilirdi belki ama ah şu pandemi olmasa! Dolayısıyla bugün pandemi, yarın doğal afetler, başka bir gün siyasi krizler ve benzeri bunları artırmak mümkün, sezon bağımlılığı daima büyük riskleri barındırabilmekte ve uzun dönemde ülke turizmine zarar vermektedir” değerlendirmesinde bulundu.
“ÇANAKKALE HENÜZ TURİZMDE BİR HEDEF NİTELİĞİNE KAVUŞAMADI”
Açıklamalarının devamında Çanakkale’nin bu sezonu nasıl geçirdiğinden bahseden Duran, “Türkiye genelinde olduğu gibi Çanakkale turizmi açısından da benzer şeyleri söylemek mümkün. Farklı olarak Çanakkale henüz turizmde bir hedef niteliğine kavuşamadığından yüksek beklentilerin ve hayal kırıklıklarının uzağında kaldı diyebiliriz. Özellikle İstanbul, Kocaeli, Bursa gibi büyük kentlere yakınlığı, bu dönemde de yerli turistler açısından Çanakkale’nin tercih edilen bir kent olmasını sağladı. Fakat aynı şeyi yabancı turistler için söylemek maalesef zor. Bunun temel sorunu, Çanakkale’nin henüz tam bir turizm kimliğine sahip olamamasından kaynaklanmaktadır. Bu çerçevede özellikle Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi rektörlüğü himayesinde Turizm Fakültemiz ve sektör bileşenleri arasında yüksek uyumlu bir çalışma birlikteliği oluşmaya başladı diyebiliriz. Bu birliktelik önümüzdeki yıllarda Çanakkale’nin gerçek bir sanat, tarım ve turizm kenti (ki bu üç kavram birbirine destekleyen ayrılmaz bir bütündür) olmasını sağlayacaktır diye düşünüyorum. Bu anlamda Çanakkale ülkemizin en yüksek potansiyelli kenti konumundadır. Kısaca sorunuza gelecek olursak, Çanakkale bu sezon umduğunu bulamadı ama uzun dönemde pek çok şeyin değişeceğine olan inancım sonsuzdur.” Dedi.
“ÇANAKKALE TURİZM KİMLİĞİ OLUŞMAMIŞ BİR KENT”
Ekonomik olarak Çanakkale’nin ekonomik olarak hangi sınıfta yer aldığı hakkında konuşan Duran, “Daha önce belirttiğim gibi Çanakkale turizm kimliği oluşmamış bir kent. Bu da yoğun çelişkilerin oluşmasına yol açabilmekte. Kentimizin, Bodrum kadar olmasa da bazı yönleriyle Marmaris’ten daha pahalı olduğunu (özellikle konaklamada) belirtmek mümkün. Özellikle yerli ziyaretçiler için. Henüz sahip olduğu çekiciliklerin niteliklerini artırmaya ve sürdürülebilir bir turistik ürün olarak turizme sunmaya uzak bir kent olarak, bu durum kısa vadede Çanakkale açısından sorun yaratmaktadır. Fakat uzun dönemde bu sorunların da fiyat ve hizmet niteliği uyumu açısından aşılacağını düşünmekteyim.” Açıklamasında bulundu.
Son olarak da Çanakkale’nin bir geçiş yolu olmasının ne gibi avantajları veya dezavantajları olduğundan bahseden Duran, ”Yıllardır Çanakkale’nin geçiş noktasında olmasından eğitim camiası olarak biz de sektör temsilcileri de yoğun bir şekilde yakınmaktadır. Zira Çanakkale’nin geçiş yolu olması, geceleme sayısını düşürmekte bu da düşük gecelemeden kaynaklı maliyetleri aşmak adına yüksek fiyatlara başvurulmasına yola açabilmektedir. Aynı zamanda turizm faaliyetlerinden ve gelişiminde dolayı ortaya çıkan pastadan daha kısıtlı kesimlerin pay almasını ve bu pastanın da olabildiğince ufak olmasını sağlamaktadır. Temel mesele Çanakkale’yi nihai bir turizm destinasyonu haline getirerek, başta turizmden en çok etkilenen ve etkileyen yerel halk olmak üzere, tüm paydaşların pay alabildiği büyük bir pasta oluşturabilmek ve bunu sürdürülebilir kılmaktır. Bu bağlamda Çanakkale’nin kat etmesi gereken uzun ama güzel bir yol olduğunu belirtmek isterim.” İfadelerini kullandı.